Ömer KULEKAYA

Ömer KULEKAYA

Diyarbakır Sur

Diyarbakır Sur

Diyarbakır'ın kadim surları... Çin Seddi'nden sonra dünyadaki en uzun sur olma özelliğini taşımaktadır.

Diyarbakır surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surlardır.

Azizler, kahramanlar, medeniyetler, Sahabeler ve peygamberler şehri Diyarbakır!

Tarihi net olarak bilinmese de Diyarbakır surlarının yapılışı bazı kaynaklarda MÖ.3.000-4.000 yıllarında Huriler tarafından bugünkü İçkale’nin olduğu yerde yapıldığı belirtilmektedir. Bununla birlikte M.Ö. 349 yılında, Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilendiği de yine kaynaklar arasında yer alan bilgilerdendir. Bu kaynaklara dayanarak Diyarbakır Surlarının Huri uygarlığı tarafından yapıldığı bilinmektedir.

Namı diğer “Surkent” olarak da anılan Diyarbakır, tarihin uzun dönemlerine tanıklık ederek günümüze kadar gelmeyi başarmış bir şehirdir. Yaşayan bir tarih, gezilesi yerler ve görülecek pek çok inceliğe sahip olan Diyarbakır Surları, aslında Çin Seddi’nden sonra en uzun sur değildir. Antakya surlarından ve İstanbul surlarından sonra en uzun olmasına rağmen, yaşama ve ayakta kalma bakımından bu iki suru geride bırakmıştır. Özellikle de kale duvarları ve burçlar üzerinde yer alan kabartmaları bir hayli etkileyici ve muazzam bir görünüme  sahiptir. Her yıl dünyanın farklı yerlerinden binlerce turisti ağırlayan kadim şehir, kültürel anlamda ülkemize renk katan nadide değerler arasında yerini korumaktadır. 

Diyarbakır Sur

İlk dönemden sonra birçok medeniyetin savaşına tanıklık eden Diyarbakır Kalesi Roma döneminden sonra; Bizans, Abbasi, Mervan, Selçuklu, Artuklu, İnallı, Nisanlı, Eyyubi, Akkoyunlu gibi köklü egemenliklerin hâkimiyeti altına girmiş daha sonra ise Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. Bir geçiş güzergâhı, askeri ordular için üs olarak kullanılmış ve tarihinde farklı medeniyetlerin başkentliğini yapmış Diyarbakır Surları, tüm yönleriyle dünyada incelenmeyi hak eden büyük bir değerdir.

Diyarbakır Surları, sağlam ve bir o kadar mukavemet gücüne sahip taşlardan yapılmıştır. Şehrin yakınlarında yer alan bugün Şanlıurfa ili sınırları içerisinde bulunan Karacadağ’dan getirilen bazalt tabakanın üzerine bir bazalt tabaka daha eklenerek oluşturulan taşlarla inşa edilen surlar, üzerinde yuvarlak, dörtgen, beşgen, altıgen şekillerinde 82 burca ev sahipliği yapmaktadır. Bir hayli dikkat çekici olan burçların her birinin gizemli hikâyesi ve tanık olduğu olaylar bulunmaktadır. 

Tarihin uzun ve acılı dönemlerine tanıklık ederek günümüze gelen Diyarbakır Surları’nın 4 ana giriş kapısı bulunmaktadır. Bunlar; Dağ Kapısı (Harput Kapısı), Urfa Kapısı (Rum veya Halep Kapısı), Mardin Kapısı (Tell Kapısı) ve Yeni Kapı (Satt veya Dicle Kapısı) isimleri ile anılmaktadır. Tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre bu dört kapı, daha çok Mezopotamya’nın en önemli ticaret güzergahı olarak kabul edilen Diyarbakır’da kontrolleri sağlamak ve giriş-çıkışları kontrol etmek amacı ile yapılmıştır. 19. Yüzyıla kadar surların kapısı güneşin doğuşu ile açılır, batımı ile kapanır ve şehre giriş çıkışlar yapılamazdı. Bu konuyla ilgili gözlemlerini aktaran H.Petermann, 1853 yılında Diyarbakır’a yaptığı ziyaretin güneşin batımından sonrasına denk gelmesinden dolayı sabaha kadar sur dışında beklemek zorunda kaldığını aktarmaktadır. 

Diyarbakır Sur

Dağ Kapısı (Harput Kapısı): İki silindirik burcun arasında yer alan “Dağ Kapısı” Roma, Bizans, Abbasi ve Mervanilere ait kitabeleri barındırmaktadır. Bu kitabeler onarım kitabeleri olup onarım tarihleri hakkında bilgi içermektedir. İki katlı şekilde inşa edilen kapının alt kısmında Mervani dönemine ait bir mescide ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde “Devlet Güzel Sanatlar Galerisi” olarak kullanılan bu alan, ziyaretçilere açıktır. 

Mardin Kapısı (Tell Kapısı): Diyarbakır Surları’nın kapılarından biri olan Mardin Kapısı (Tell Kapısı), Halife Murtezid Billah’ın Diyarbakır’ı egemenliğine almasından sonra buranın asiller tarafından kullanılmasını engellemek amacıyla Surların güney kısmını yıkmıştır. Mardin Kapısı üzerinde yer alan kitabede aktarıldığına göre “909-910 tarihlerinde Halife Muktedir Billah ve veziri Ali bin Muhammed’in yardımlarıyla, Cerceralı İshak oğlu Yahya’nın idaresinde Cemil oğlu Diyarbakırlı mühendis Ahmet tarafından onarıldığı” bilgilerine yer verilmiştir. 

Diyarbakır Sur

Yeni Kapı (Dicle Kapısı): Diyarbakır

Surları’nın doğusunda yer alan Yeni Kapı da diğer kapılardan daha yenidir. 1240-41 yılları arasında inşa edilen Dicle Kapısı, Bizans dönemine ait olup basık kemerli ve tek girişli şekilde inşa edilmiştir. 

Diyarbakır Sur

Urfa Kapısı (Rum Kapısı): Uzun dönemlere tanıklık eden Rum Kapısı veya günümüzdeki adıyla “Urfa Kapısı”, 5. Yüzyıldan günümüze kadar ulaşmayı başaran surların bir parçasıdır. Net tarihi belli olmasa da kapı üzerinde yer alan kitabede aktarıldığına göre Artuklular döneminde Sultan Mehmed tarafından onarımdan geçirildiği bildirilmektedir. Kapı üzerinde dikkat çekici hayvan figürleri bulunmaktadır ve bu kapı, diğerlerinden farklı olarak sonradan eklenen kanatlı demir kapılarla tamamlanmıştır.

Dağ Kapısı’nın alt kısmında Mervani döneminde yapılan mescidin üzerinde “Allah’ın mescitlerini, ancak Allaha ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından kokmayanlar doldurur.” (Tevbe-18) ayeti kabartmalı bir şekilde yazılmıştır.

Surkent (Diyarbakır)’ın ve Türkiye'nin görülmeye değer en önemli yerlerinden biridir.

Diyarbakır Sur

2017 yılında medyada “Sur olayları” olarak geçen olaylardan sonra 50 yıldır tamamen terör yuvası olmuş Sur ilçesi, Şu an tamamen temizlenmiş korumaya alınmış,  sonradan yapılan evler ve gizli geçitler yıkılmış şehrin tarihi gizemi gözler önüne serilmiştir. Çalışmaların henüz bitmediğini belirtmekle birlikte bir kısmının tamamlandığını da görülüyor.

Hz. Süleyman Camii ve çevresinde yapılan restorasyon çalışmaları bitmiş durumda olup İçkale kısmında ise çalışmalar devam etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ömer KULEKAYA Arşivi