BU GİDİŞ NEREYE?
Anadolu takımlarında futbolcu olmak zordur. Sadece yetenek yetmez. Takıma sağlanan katkı, Aidiyet duygusu, şehrin seni benimsemesi, kısaca oyuncu, taraftarın gözüne girmelidir. Taraftarın içine sinmedi mi, ağzınla kuş tutsan, artık sadece yaptığın yanlışlara bakılır.
Futbol takımlarında, takım ruhu çok önemlidir. O ruh yoksa, başarılı olmak neredeyse imkansızdır. Takım ruhu, aidiyet, birliktelik, kendi başarısından çok, insanların egolarını ikinci plana atıp takımın başarısı için mücadele etmesiyle elde edilir. Gerektiğinde sorumluluk alırken, yeri gelince usulca kenara gelmesini bilmelidir.
Konyaspor takımı çeşitli sebeplerden dolayı, birkaç yıl içinde tamiri mümkünsüzlüğe doğru giden, bir rotasyona girdi. İskelet kadronun bozulması ve alınan oyuncuların gidenlerin yerini dolduramaması ve kadro mühendisliğindeki hatalar. Maalesef bizi bulunduğumuz noktaya getirdi...
Takımınız psikolojik açıdan zor zamanlar geçirdiğinde, futbolcuları toparlamak için, 2 tür rakiple karşılaşmak isterler. Bu mücadeleler ya şampiyonluğu oynayan takımlar veya lige havlu atmak üzere olan ekiplerle yapılacak karşılaşmalardır. Şampiyonluğa oynayan takımlarla vitrin maçında 180 dakikada 10 gol yemeyi başardık. Hemen ardından ligin dibine Demir atmış bir takımla maç yaparak en azından alacağımız 3 puanla gemiyi tekrar rotasına koymayı planladık. Ancak evdeki hesap yine çarşıya uymadı. Oynanan oyun maalesef bu ligin kalitesinin çok çok altında kaldı ki ligin kalitesi ortada!
İstanbulspor'un topladığı 7 puanın ikisini bizden aldığını düşünürsek durumun vahameti daha da anlaşılacaktır.
Gelelim maça, bir haftada yapılan 3 İstanbul deplasmanından ikisinden hayal kırıklığı ile ayrılmanın üzüntüsünü yaşarken, bu maçta oynanan oyun üzüntünün yerini biraz sinire bıraktı dersek yanlış olmaz.
Konyaspor hiçbir bölgede maalesef hiçbir şey yapmıyor. Ligin en fazla gol yiyen iki takımından birine gol atamamak aslında hücumsal olarak da takımın ne durumda olduğunu gözler önüne seriyor. Öte yandan ligin en az gol atan takımı size karşı, üstün bir oyun oynuyor ve bol bol gol pozisyonuna giriyor. 18 yaşındaki kaleciniz maçın adamı oluyorsa, artık işlerin boyutunu varın siz düşünün. Ekonomik sıkıntılar, kadro yetersizliği, yanlış yapılanma, teknik heyetteki belirsizlik şöyle dursun, saha içinde sorumluluk alacak oyuncu maalesef göremiyoruz. Bal yapmaz arı gibi o çiçekten bu çiçeğe koşuyoruz. Günün sonunda elde var negatif. Bu oyunu da gördükten sonra, yapılacak transferlerin önemi bir kat daha arttı. Yapılan, gündemde olan ve yapılacak transferler bittiğinde onlarla ilgili ayrı bir yazı kaleme almayı düşünüyorum. Şimdi o konuya girmeyelim. Takım hüviyetinden uzak, bağlantı kuramayan, tehlikeli bölgeye girince panikleyen XG'den yoksun maçlar geçiren bir takım olma yolunda hızla ilerliyoruz. Ligimizde yeni kullanımına başlanan yarı otomatik ofsayt sistemine takılan Cikaleshi'nin ayakkabı bağcıkları ile gol iptal olmuştu. Burada eleştirilecek şey kenar yönetimi, gol umudu olan tek futbolcuyu santra yapılmadan bir acele ile oyundan çıkarma tecrübesizliği oldu. Deniz'in devleştiği maç ile 1 puanı hanemize yazdırdık. Deniz'e vereceğim faydalı eleştiri, zor olsa da biraz daha soğukkanlı olmak ve oyun kurmaya çalışmak olacaktır. Günümüz futbolunda degajman neredeyse kalmadı. Gelişi güzel atılan her top atak olarak kalemize gelmeye adaydır. Ceza sahası hakimiyetini de tecrübe kazanarak ele aldığında seni çok güzel günler bekliyor. Çalışmayı asla bırakma evlat!
İyi oyundan falan vazgeçtik. Sezon sonuna kadar gerekli puanları alın! şampiyon olmuş kadar sevineceğiz. Yoksa bu gidiş iyi bir yere değil!
Maçın sözü; başarılı olmak için 3 şey olmazsa olmazdır. Dikkat, intizam ve çalışmak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.