SON NEFESTE!
Futbolun yeni başladığı amatör olarak oynandığı yıllarda Takım kaptanları hem oyuncu hem de hoca olarak görev yapıyordu. 1886 Yılında Aston Villa'nın başına geçen George Ramsay ilk profesyonel teknik direktör olarak tarihe geçmiş ve kırılması zor bir rekor ile yaklaşık 42 yıl takımının başında kalmıştı. Sonraki yıllarda futbol endüstrisi geliştikçe, kavramlar da çeşitlenip çoğalmaya başlamıştı. Günümüzde ise; bir oyuncunun bireysel koçlarının dışında, takımında birçok antrenörü bulunuyor. Yıldız futbolcular illaki yıldız hoca olmayacağı gerçeğini defalarca gördük. Aslında bu konuda son sözü daha önce futbol geçmişi olmayan Milan’ın efsane hocası Arrigo Sacchi söylemiştir. “Jokey olmak için evvela at olmak mı lazım?” Elbette futbolu bilen insanların teknik ekipte yer alması kadar doğal bir şey yoktur. Futbolculuk nasıl ayrı bir kavramsa yardımcı antrenörlük ve teknik direktörlükte birbirinden çok ayrı kavramlardır. Teknik ekipteki hayatının büyük bölümünü yardımcı hoca olarak geçiren birinin teknik patron olunca zorluklar yaşaması gayet doğaldır. Yardımcı antrenörler, daha çok maça çıkmadan önce sporcuların fiziken ve zihinsel olarak hazır olmasıyla ilgilenirken, teknik patronlar takımdaki son sözü söyleyen, sorun çözen tabiri caizse, kısaca sportif olarak bir bütünü yöneten kişidir. Omerovic, kişilik olarak çok düzgün bir karakter, futbolcular ile ikili ilişkileri de fena sayılmaz. Takımı hazırlama, konusu ve futbola bakış olarak sorun yok! Yıllarca Aykut Kocaman ile bir bütün gibi hareket etmişti. Sanırım sorun, hocanın elindeki kadro potansiyelinin yüzde kaçını kullanması!
Adana Demirspor, çok kan kaybetmesine karşın, bu ligin halen kalburüstü takımlarından, muazzam bir kadro derinliği var. Zaten oyuna giren son 3 isme bakmak bile kadro derinliğini gözler önüne seriyor. Rakip basit bir rakip değil, kötü günlerden geçtikleri doğru! Yani bu Adana Demir'i bir daha böyle yakalaman çok ama çok zor diyebileceğin bir takım! İlk yarı işi bitirecekken neredeyse beraberliği koruyamayacak vaziyete geldik. Oğulcan bugün biraz aklını kullansa maç ilk yarı 4-5 olabilirdi. Maça çıkan kadro belki ufak tefek değişiklikler ile altına imza atılabilecek bir kadroydu diyebilirim. İnsanı üzen ise; berabere kalmak değil aslında, son nefeste o golü yiyerek 1 puanla ayrılmak! Konyaspor'da sorun oyuna girenler ve çıkanlarda ki dengesizlik olarak göze çarpıyor. Maçın başında önce geçtin, doğal olarak skoru koruma içgüdüsü, soyunma odasına galip girme psikolojisi olur. Gayet normal bir durum bu, yenilen ilk golde futbol şanssızlığı, olabilir. Sonrasında skoru tekrar lehine alma mücadelesi gayreti muazzamdı. Ancak sevgili hocam ilk yarının son düdüğü çaldığında olabilecek en iyi senaryolardan biri gerçekleşmiş ve soyunma odasına önde girmişsin. Bu ligin kontra atak futboluna en yatkın oyuncularına sahipsin, zaten öndeyken rakip baskı yapacak, bunun senaryosunu da attığın ilk golde yaşadın. İlk golden sonra olduğu gibi sen geniş alan bulacaksın. Yani oyuna alman gereken adamların başında Marlos ve Boateng gelirken, Prip, Yunus ve Junior tercihini inanın anlamadım. Orta alanı kaybettikten sonra oyuna alınacak isim Cikaldou ‘mu olmalı Yunus ‘mu ? Sonra kumaşı olan, sana en çok lazım olanlardan biri olan, Niangbo neden kadroda yok? Tamam patron sensin! ama bu senaryoları maçtan önce yaşayıp, hazırlanman gerekmiyor mu ? Ha unutmadan Yunus’ta kıpırdanmalar var ama oynayacağı maç bu maç mıydı?
Kabul edelim, Konyaspor sezona başladığı gibi dağınık bir görüntü çizmiyor. Kabul edelim Hakan Hoca zamanında ki gibi ne oynadığını bilmeyen bir takım yok! Takımın mücadelesi, kadrosu, kazanma arzusu her şeyi olması gerektiği gibi ancak, hocam bir çok şeyi doğru yapmana karşın küçük yanlışların bizi 3 puandan edebiliyor. Adana demirspor'un bugün ki konumuna bakmadan içerde de olsa onlardan 1 puan almak kötü sonuç değil, bazı konularda inatlaşmak ve ısrar etmek size ancak puan kaybettiriyor. Ben şahsen durumumuz hakkında Stanoyevic ve Hakan Keleş yönetimlerindeki kadar kötü olduğunu düşünmüyorum.2 Haftadır çok beğendiğim defans bloğunda bazı sorunlar var. Maç içerisinde birbirinden çok ayrı oynuyorlar, yakın oynadıklarında da birbirini bozup, hatta oyundan düşürüp, pozisyon yiyorlar. Bu ciddi bir sorun olabilir üzerinde durulmalı! Kalemi kâğıdı elimize aldık. İçerde Trabzon, Alanya, Fenerbahçe, Samsun ve Galatasaray maçları var, Samsun ve Alanya maçlarında alternatifsiz 3 puan almak gerekiyor. Trabzon Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında ne durumda olursak olalım tribünlerin minimum 30bin olması gerekiyor. Gelelim deplasmandaki maçlara: En önemli maçımız bu hafta deplasmanda oynayacağımız Karagümrük maçı, oradan mümkünse 3 olmadı 1 puan almak gerekiyor. Sonra sırasıyla Kasımpaşa, Sivas ve Kayserispor deplasmanları var. Fikstür açısında aslında baktığımızda biz düşme potasının bir hayli uzağında olacak gibiyiz. Tabi ki bunun için savaşacağız, alnımızın akıyla ligi bitireceğiz. Böyle puan kayıpları can sıksa da 1 puanın önemi sonraki haftalarda daha bariz belli olacak! En azından pes etmeyen, skoru kabullenmeyen bir takım olduk. Hocam birde kadro planlaması ve oyuncu değişikliklerine yeterli önemi ve gayreti versen biz senden razıyız. Yazın takımda yapılacak temizliği konuşmak için erken, önce şu kışı bir geçirelim…
Maçın sözü: Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.