Bazı bilim adamları Balkan, kelimesinin Türkçe, Bol kan’dan geldiğini ve ağacı bol yer anlamlarına geldiğini belirtmektedir.  Hiç şüphesiz ki, Balkanlar en çatışmasız dönemlerini Osmanlı egemenliği altında bulunduğu dört asırlık (15.-19. y.y) dönemde yaşamıştır.

Bunun en büyü kanıtı ise; bugün birer bağımsız ülke olarak yaşayan Sırp, Hırvat, Karadağ, Bulgar, Yunan, Arnavut ve Boşnakların Osmanlının ayrılmasında hemen sonra, birer ülkeye dönüşebilme potansiyelini gösterebilmelerinde görmekteyiz.

Ancak Osmanlının hâkimiyeti, 1909 yılından itibaren tamamen sona ermiştir. Bölgede başta Türkler olmak üzere kendi iradeleriyle Müslümanlaşan, Boşnaklar ve Arnavutlar başta olmak üzere Müslümanlara karşı büyük baskılarda bulunulmuştur. Bunun sonucunda yaklaşık üç milyon Müslüman Balkanlardan sürülmüş, öldürülmüş veya asimile edilmiştir.

Fakat tüm Müslümanlar içinde hiç şüphesiz en büyük acıyı Boşnaklar yaşamıştır. Kendileri de aslen Slav ırkından olmalarına rağmen, Osmanlı öncesinde de İslam’a en yakın Hıristiyan mezheplerinden, Bogomil mezhebine, mensup olmalarından dolayı Sırplardan ve Hırvatlardan baskılar görmüşlerdir.

93 Harbi’nden sonra Balkanlarda iyice güç kaybeden Osmanlının yerini bu dönemde Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve Rusya doldurmuştur. Bosna, bu dönemde Avusturya-Macaristan’ın kontrolünde kalmıştır.

II. Dünya Savaşı sırasında Boşnaklar çok büyük ayıplara uğramıştır. Boşnakların çoğunlukta oldukları bazı şehirlerde neredeyse hiç Boşnak kalmamıştır. Ancak Tito’nun Yugoslavya’da kontrolü ele alması ve Boşnaklara ayrı bir cumhuriyet vermesi adaletli ve Yugoslavya’nın varlığı için doğru bir politika görülmektedir. Çünkü Bosna – Hersek Hırvatistan ve Sırbistan arasında bir denge unsuruydu. Fakat bu denge Tito’nun ölümü ve Soğuk savaşın sona ermesiyle 1990 yılından itibaren dağılmıştır.

Bosna, nüfusunun karışıklığı, tarihi Sırp ve Hırvat iddiaları, İslam düşmanlığı, ABD, Rusya ve AB’nin desteğiyle Sırp ve Hırvatların yayılma emelleri sonucu 1992 yılından 1995 yılı sonuna kadar korkunç bir soykırıma uğramıştır. Bunun sonucunda ise, Aralık 1995 yılında Dayton Barış antlaşması imzalanmıştır.

Bugün bu yapıda dağılmak noktasına gelmiş ve Sırplar ayrı bir ordu kurup Rusların alenen desteklediği Sırbistan’a kayarken, Hırvatlar da Almanların desteklediği Hırvatistan’a kaymaktadır.  Bosna Hersek’in BM Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt ise bu hafta yayınladığı raporda, Bosna Hersek’in varlığının “savaş sonrası dönemin en büyük tehdidi altında” olduğunu kaydederek, ülkede iç savaş tehlikesi olduğu konusunda uyardı.

Kosova’daki Sırplar da aynı yoldadır. ABD’nin Yunanistan’daki dev tatbikatının anlamı daha iyi ortaya çıkıyor. Böylece Çin’in Avrupa İpekyolu’nun köprüsü ve Rusya’nın Balkanlara ayağı ABD’nin kontrolüne girmiş oluyor.

Eğer burada tekrar savaş çıkarsa bu, son dünya savaşı anlamına gelir ki, en kuvvetli senaryo bu görülüyor. İnşallah olmaz ama biz yine de II. Bosna Soykırımına hazırlıklı olalım. Belli ki ibret almayanlar var. Ama biz hem 1909 hem de 1995’ten çok daha iyi durumdayız. Bu da böyle biline..