1997 Yılında dünya kadınlar gününde Danimarka’nın bir balıkçı kasabası olan Nexø’da zayıf bir çocuk dünyaya gelir. 1992’yılında bütün savaş kuralları altüst edilen Bosna- Sırp savaşında vefat eden 100Bin ile 300 Bin arasında Bosnalı Müslüman vardı. Bu savaştan çok bir soykırımdı. Bunun yanında göçe zorlanan 2 milyondan fazla Bosnalı bulunuyordu. Muhtemelen Bu savaştan en az zararla çıkmak için aile belki de göç  edenlerin arasındaydı. Savaşta 17 binden fazla çocuk hayatını kaybetmişti…

Danimarka'nın Baltık adası Bornholm'un doğu kıyısında bir kasabada sadece 3 bin kişi yaşamaktadır. Geçimi balıkçılık olan küçük kasaba dünyaya gelen bu sarı saçlı beyaz tenli zayıf çocuğun tek dostu bir futbol topudur. Danimarka’nın dar sokaklarında top oynayan çocuğun tek idolü hayranı olduğu tek oyuncu vardır. Andres İniesta ! Arkadaşları; Ronaldo, Messi, Ronaldino ve Zlatan sevgisi taşırken beyaz çocuk kendisine İniesta'yı idol seçer. Balıkçı olmak istemeyen ve kafasında sadece futbol olan çocuk artık özlemini duyduğu hasretini çektiği ülkesine dönmeye karar verir. Artık savaş bitmiştir. Gönüllerde ki yaralar kabuk bağlamasa da ülke yavaş yavaş normale dönmüştür. Başkent SarayBosna’da FK Zeljeznicar Sarajevo kulübünden içeri girer ve artık futbol hayatı başlamıştır. 
Buradan içeriye girdiğinde belki uzun yıllar kalacağını düşünse de sadece 2 yıl orada kalacaktır. 2 yıl sonra ailenin göç esnasında alternatifleri arasında olan Türkiye’den bir takım ona kancasını takmıştır. O takım Konyaspor’dur. Teklif geldiğinde hiç düşünmeden kabul eden futbolcu Amir  Hadžiahmetović’ten başkası değildir. Artık 18’lik bir oyuncu olan Amir gelişimine devam etmek için Konya’yı seçmiştir. Geldiğinde Bosna hersek isimli bir mahallenin olduğu ve 2001 Yılında Bilge Kral’ın isim levhasını çaktığı şehre geldiğinden belki habersizdi. Ancak nasıl Bosna Fatih Sultan Mehmet han’ın gözbebeği ise Amir’de bizim göz bebeğimiz olacaktır. 

Konya’da hızlı bir şekilde gelişmeye başlayan genç Amir talihsiz bir sakatlık geçirir. Hoca değişimleri sakatlıklar tekrar forma şansı bulması zorlaşan genç yılmadan çalışmalarına devam eder. Bülent Korkmaz’ın gelişiyle beraber Amir içinde yeni bir sayfa açılır. Hoca Amir’i görür görmez yeteneğini fark eder ve ekstra onunla ilgilenmeye başlar. Performansı da gelişimiyle artan oyuncu takımın vazgeçilmezi olurken yeniden Milli takıma davet edilir. Üstelik bu defa yedek değildir. Juventus’un yıldız ismi daha sonra Barça’ya gidecek olan Miralem Pjanić ile yanyana hiç sırıtmadan oynar. Hem kaliteli bir ayağa hem alçak gönüle sahip olan Amir yine bir hoca değişimi ile karşı karşıya kalmıştır. İsmail Kartal ile sorun yaşamasa da çok üst düzey işler yapamaz zira alternatif olarak Diamonde transferi yapılır. Amir bazen onbirde bazen yedek süreler alır taki İlhan Palut gelene kadar. İlhan Palut ile birlikte yeniden yükselişe geçer. Birkaç sezon öncesi gönderilsin diye sosyal medyada baskı yapılan oyuncu takımın vazgeçilmez oyuncusu olmuştur. 
Trabzonspor maçında yine çok güzel bir gole imza atan Amir’in Konyaspor’a para kazandıracağına inancım geldiği günden beri artarak devam ediyor. Bugün bir iddidası olmayan iki takımın maçını değerlendirmektense, gelişimini henüz tamamlamayan ve daha güzel işlere imza atacağına inandığım Amir’i yazmak istedim. Bu hikâye bitmedi! şuan sadece gelişmesini yazıyorum. Sonuçları ise inşallah sakatlık falan olmazsa muhteşem olacaktır…
Hikâye bu ya tarihi olayları ve durumları göz önüne aldığımda böyle bir varsayım çıkardım…

Günün sözü; Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.