Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Nereden geldim, nereye gidiyorum?

Nereden geldim, nereye gidiyorum?

Dün bu köşeden yazdığım yazıya çok olumlu tepkiler aldım. Öncelikle bunun için teşekkür ederim. Fakat bu köşenin müdavimi olarak Uğur Abi’yi takip eden bazı dostlar da benim kim olduğumu merak etmişler.

Pek sevmesem de okurlarımızın kiminle muhatap olduklarını bilme hakkından dolayı az da olsa kendimden bahsetme ihtiyacı hissettim.

Efendim,

Ben Fahrettin Damga. Kastamonu’nun Tosya İlçesi Çevlik Köyü’nde doğdum. İlkokulu birleştirilmiş sınıflarda köyümde bitirdim. Ortaokul ve liseyi Tosya İmam Hatip Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1988’de o zamanki adıyla İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’na şimdiki adıyla İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdim. 1992 yılında Radyo-Televizyon bölümünden mezun oldum.

Meslek hayatıma İstanbul’da 22 Temmuz 1993’te satıldığı için bugün adı Fox Tv olan TGRT’de Yayın Yönetim biriminde başladım ve 2001 yılına kadar Yayın Şefi olarak görev yaptım.

2001 yılında Star Tv’ye geçtim. Cem Uzan dönemiydi. Orada 2004 yılı Nisan ayına kadar Yayın Şefi ve Yayın Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım.

15 Eylül 2004’te o dönem bölgesel kanal iken ulusal kanal olma kararı olan merkezi Ankara’da olan Kanal a’ya başladım. Kanal a’da 31 Ekim 2017’de kapanana kadar yayın ve programlardan sorumlu olan Yayın Koordinatörü olarak 13 yıl görev yaptım. Aynı zamanda uzun süreler televizyon programları yaptım.

Sonra 2018 yılında yayın hayatına başlayan Haber Global kanalının Ankara bürosunda Program Editörü olarak 1 yıl görev yaptıktan sonra emekli oldum.

Emekli olduktan sonra mesleği değiştirme niyetindeydim. O amaca dönük bir takım girişimlerde de bulundum. Fakat Konya’dan yayın hayatına başlamak için gün sayan BBN Türk Televizyonu için teklif aldım. İnsan bildiği işi yapmalı diye düşündüm ve teklifi kabul ettim.

BBN Türk Televizyonunun kuruluşundan bu yana Genel Yayın Yönetmeni olarak hizmet veriyorum. Şükür sıkıntıları aşarak kanalı genç ekibimizle bu günlere getirdik.

Benim için güzel olan ve en değerlisi de Anadolu’dan bir köyden çıkıp, tırnaklarımla kazıya kazıya ilk başta yaklaşık 7 ay kadrosuz olarak çalışarak başladığım meslek hayatımda en yüksek mertebe olan Genel Yayın Yönetmenliği’ne kadar ulaşmak oldu. Büyük bir manevi haz. Hiçbir maddi getiriyle kıyaslanmayacak bir manevi tatmin. Bunun için ilk günden bugüne emeği olan herkese ve onca yıl değişik kanallarda birlikte çalıştığım iş arkadaşlarıma minnet borçluyum.

Evet görüldüğü üzere benim işim yani profesyonel olarak yaptığım işim televizyon yayıncılığı. Bir ulusal haber kanalı olan BBN Türk’ün genel yayın yönetmenliğini yaparken dün itibariyle BBN Haber Gazetesi’nin, dergilerimizin, internet sitemizin dolayısıyla Medya Grubunun sorumluluğu verildi.

Özellikle gazetede bu işin duayeni ve uzun yıllardır bu meslekte çok başarılı işler yapmış Sayın Uğur Özteke’den daha doğrusu Uğur Abi’den bayrağı devralmış olmak da benim için büyük sorumluluk.

Bunca yıldır özellikle yazılı basın konusunda örnek alınacak başarılı çalışmalara imza atmış marka bir isim. Konyalı, Konya’yı çok iyi biliyor. Şehrin nabzını en iyi tutan, dengeleri en iyi bilen ve sevilen ve saygı duyulan bir meslek büyüğü. Yani kısaca yerini doldurmak pek mümkün olmayan biri.

Elbette tüm BBN Medya Grubu’nda eksikliği derinden hissedilecek.

Bana da televizyon için ilk teklifi yaptığı Haziran 2020’den beri Konya’yı anlatan, tanıtan ,destek olan bir çalışma arkadaşı. Yokluğu benim için de büyük bir boşluk. Fakat hayat böyle. Hele de bizim meslekte. Oradan oraya sürükleniyorsun.

Bir istihbaratçının bir de gazetecinin emekliliği olmaz derler. Uğur Abi’de her şartta yapar bir şekilde görevini. Heyecanını hiç kaybetmez.

Hele de Türkiye ve Konya için bunca kaygı duyarken. Bu vesileyle kendisine bana kattıkları, bunca zamandır yaptığımız yol arkadaşlığı için teşekkür ediyor. Hayatında başarılar diliyorum.

 

Ramazan Bayramımız Mübarek Olsun

Yarın bayram. Ramazan Bayramımız mübarek olsun. İslam alemine, ülkemize, milletimize, sevdiklerimize ve bize hayırlar getirsin, yüzümüzü güldürsün.

Hani derler ya bayram gibi bayram diye. Keşke öyle olabilse. Çoluk çocuk, eş,  dost, akraba birlikte cıvıl cıvıl bir bayramı kim istemez? Ama ne mümkün. Ah şu illet hastalık. Ağzımızın tadı eskisi gibi olmayacak. Bir burukluk. O da geçecek inşallah. Malum iki haftadır tam kapanmadayız. Rakamlara bakınca faydasını da gördük.

Bayramın gerçek bayram olabilmesi için ve normale dönebilmek için aynı hassasiyetle kurallara uymamız lazım. Yoksa daha sert tedbirlere maruz kalabiliriz. Bunu da hiç birimiz istemez.

Ne olur kurallara harfiyen uyalım. Ağzımızın tadı bozulmasın.

 

İsrail ve Kudüs

Terör devleti İsrail yaptı yine yapacağını. Kusura bakmayın ama sadece Filistinliler değil hem de tüm ümmetin haysiyet ve onurunu ayaklar altına alarak.

Bugüne kadar yaptığı gibi. Dertleri Mescid-i Aksa’yı kontrollerine almak ve yerine o hayallerini süsleyen Süleyman Mabedi’ni yapmak.

Bu hedefe adım adım ilerliyorlar. Altını oyarak göçmesi için her şeyi yaparlarken şimdi de fanatik Yahudilerin müslümanlarla dönüşümlü olarak Mescid-i Aksa’da ibadet yapmasını sağlamaya çalışıyorlar. Sinsi sinsi, adım adım emellerine ulaşmak için her şeyi yapıyorlar. Saldırıyorlar, kutsal tanımıyorlar, ibadethane demiyorlar yakıp yıkıyorlar.

Sonra ne oluyor?

Gelen tepkiler üzerine bir adım geri çekiliyor gibi yapıyorlar ama aslında çekilmiyorlar. Hep ileri doğru, kaplumbağa hızında da olsa ileri doğru gidiyorlar. Hedefe kilitlenmiş vaziyetteler. Bizler Filistinli kardeşlerimize yapılan saldırılar durdurulsun diye aslında ne yaptıklarını gözden kaçırıyoruz.

Onlara ve inanışlarına göre diğer insanlar doğal olarak biz de Filistinliler de dünyaya onlara hizmet etmek için gelmişiz. Bir kıymetimiz yok. Çocukların da bir kıymeti yok. O yüzden vahşice katlediyorlar.

Müslümanların kutsal günlerinde daha çok saldırıyorlar acımasızca.

Dün Mescid-i Aksa’da ağaçları yaktılar yine. Dumanlar yükseldi. Bu yangın da öyle İsrail’i ve saldırılarını kınamakla sönecek bir yangın değil.

İsrail’le mücadelede yeni bir konsepte geçilmesi lazım. Geç bile kalındı. Eğer yaptıklarının aynıyla muamele görmezlerse hiçbir zaman vazgeçmeyecekler.

Bu konuda Türkiye’den başka samimi bir ülke bulmak da zor. Belki Katar ve Pakistan. Diğerleri malum kukla yönetimler olduğu için tepkileri de göstermelik.

Birilerinin onları bahane ederek niye sadece biz sahipleniyoruz demesine aldırmadan katledilen masumların üzerine neden ay yıldızlı bayrağımızı örttüklerini, neden “Erdoğan, Erdoğan”diye bağırdıklarını iyi düşünelim.

Türkiye’den başka kimse İsrail’i durduramaz. Durdurmaz da.

Türkiye de ümmetin umudu olduğu bilinciyle ve arkasındaki ümmet desteğiyle bu işe ciddi ciddi soyunmalıdır.

Başka çare yok.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Fahrettin Damga Arşivi