Beyzanur Yılmaz

Beyzanur Yılmaz

28 Şubat’ın Kabuk Bağlasa da Silinmeyen Yaraları

28 Şubat’ın Kabuk Bağlasa da Silinmeyen Yaraları

28 Şubat 1997 darbe günü, her yılın bugünü, olayı anlatan yazılar, haberler, paylaşımlar vb. ile yıldönümünü bizlere hatırlatıyor. Olayın siyasi ve ekonomik kısmından yana, benim bugüne özel ki yazımda paylaşmak istediğim konu; Olayın psikososyal etkileri, belki de kişilerde bıraktığı travmalar…

Travma diyorum, çünkü travma haline geldiği, yapılan birçok gözlem ve araştırmada kendini gösteriyor. İçlerindeki acıyı ve yaşadıklarını anlatmaya birkaç sayfanın yetmeyeceğini düşünüp, kitaba dökenler, yaşadığı travmayı anlatırken, o anı hatırlayıp ağlayanlar, her yıl 28 Şubat günü geldiğinde, yaşamak isteyip de yaşayamadığı hayallerini sayfalar dolusu yazarak sosyal mecralarda duyurup, haykırmak isteyenler ve daha niceleri…

Bu yazıdaki amacım, yasal, hukuki ya da siyasi bir zeminde konuyu ele almak ve yorum yapmak değil. Asıl gayem, yaşanan darbenin özgürce hareket etmesine engel olunan, adeta o günün gözü ile çarpı işareti ile gezen ve bu yüzden suçlanan, insan dışı bir varlık olarak görülmeye mahkum edilmiş bireylere olan muamelesinin kişilerde ne tür travmalar oluşturduğu, silinmeyen yaralar açtığı ve belki de hala devam ettiği ve bu anlamda yapılanın insan haklarına, demokrasiye ve travma oluşturması ile de insan sağlığına aykırı olduğu yönündeki farkındalığı artırmak yönünde diyebilirim.

Eğitimcilik yaptığım vakit, derslerine de girdiğim Z kuşağı, bu ve buna benzer geçmişte yaşanan darbeleri bilmeden, günün siyasi sorunlarına, en küçük zorlukta bile şikâyet etmeye odaklı yaşıyor. Onlar için şunu söylemeliyim ki;

                İstediğin kıyafet ile istediğin yerde olmak, hatta bu şekilde eğitim veren kurumlara özgür olarak girip eğitimine devam etmek,

                “O dönem için” altı kırmızı kalem ile çizilen belirli liselerde okumak ve bu liselerde iken, olandan fazlası ile çalışıp, tavan puana ulaşarak derece yapmak ve istediğin fakülteye girmek,

                İstediğin kitapları okumak ve istediğin alanda yazı yazmak, bir zamanlar mümkün olmayıp, adeta lükstü, desem? Bunlardan dolayı kendi ülkesinin sınırları dışına çıkmak zorunda kalmış, hayalleri ve hedefleri için hatta “özgürce” yaşamak için ülkesinden uzak memleket hasretine maruz bırakılmış kişilerden haberdar mısınız, desem?

                Z kuşağı, o günleri yaşamadığı ve olaylara şahit olmadığı için belki haklı. Ancak tarihi ve geçmişi adil bir gözle değerlendirme yolunda onlara rehberlik etmek ve yukarıda bahsettiğim, insan haklarına riayet ve adil insan olma bilincini aşılamak için bu olayları olduğu gibi sansürsüz olarak onlara anlatıp, farkındalığı artırma yönünde eylemlerde bulunmak ise biz insan haklarına riayet eden ve demokrasiyi önemseyen, olaya tanık olmuş büyüklere düşmekte.

                Geçmişte olan her şey tarihte kalıyor. Şu an yaşadığımız andan bir saniye bile öncesi bizim için tarih olmuş oluyor. Ve zihin, geçmişte yaşanılanı unutmaya meyilli bir yapıda olsa da ruh, geçmişte yaşanandan büyük bir darbe aldı ise, bunun yarası ve silinmesi ya uzun sürüyor ya da ölene kadar devam ediyor.

28 Şubat 1997…

İşte onlardan biri…

Kabuk bağlasa da silinmeyen yaralar ile dolu hikâyeler ve yaşanmışlıklar…

Bu anlamda adil, özgürlükçü ve demokratik bir millet anlayışının her daim devam etmesi ve bu gibi darbelerin tekrarının yaşanmadan, psikososyal açıdan kişilere olumsuz getirileri olmayan günlerin olması ümidi ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Beyzanur Yılmaz Arşivi