Ata Sporu; Yağlı Güreş
İki insanın birbiriyle hiçbir araç ve gereç kullanmadan eşit şartlarda belli bir alan, belli kurallar ve belli bir zaman içinde gerçekleştirdiği zihinsel ve fiziksel mücadele şeklinde tanımlanan güreş, insanlık tarihinin en eski sporlarından biridir. Tarihin her döneminde ilgi gören ve geleneksel olarak uygulanan güreş, ülkemizde ata sporu olarak anılmaktadır.
Türkiye’de güreş denildiğinde ilk akla gelen Kırkpınar Yağlı Güreşleri, 14. yüzyılda Rumeli’de doğup günümüze kadar uzanan geçmişiyle dünyanın en eski güreş festivallerinden biridir. Yağlı güreş, pehlivanların beli ve paçası iple bağlı kispet adı verilen deri pantolonlar giydiği ve zeytinyağı ile yağlanarak çim üzerinde yarıştığı güreş şeklidir.
Kırkpınar Yağlı Güreşleri, davet aşamasından ödül törenine kadar pek çok ritüeli içinde barındırır. Genellikle haziran ayı sonu, temmuz ayı başlarında düzenlenen Tarihi Kırkpınar Güreşleri yedi gün sürmektedir. Festival, Cuma günü pehlivanlar için dualar okunarak başlar ve güreşler, Edirne’nin önemli mesire yerlerinden biri olan Sarayiçi mevkiinde bulunan sahada yapılır. Kazanan pehlivan, Başpehlivan unvanını alır ve prestijli bir ödül olan Altın Kemer’i bir yıl süreyle kazanır. Üç yıl arka arkaya başpehlivan olan güreşçi altın kemerin sürekli sahibi olur.
Kırkpınar’ın davet simgesi “kırmızı dipli mum” olarak tanımlanır. Kitle iletişim araçlarının yaygın olmadığı dönemlerde Kırkpınar Ağası tarafından kırmızı dipli mum Mart ayından itibaren kasaba ve köylere, pehlivanlara ve tanınmış kişilere gönderilir ve bu kişiler Kırkpınar'a davet edilirdi. Halk arasında sıkça kullanılan “kırmızı dipli mumla çağırmak” deyimi de buradan gelmektedir. Bugün yapılan Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde de aynı geleneksel yöntem, sembolik olarak kullanılmaktadır.
Geleneksel olarak pehlivanları güreşe çağırma, yarışmaları düzenleme, festivale ilişkin finansal kaynak sağlama, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlama ve ödüller verme gibi görevleri yerine getiren “Kırkpınar Ağası”, pehlivanları seyircilere tanıtan ve güreşi başlatan kişi olan “cazgır”, davul zurna ekibi, pehlivanları yağlamaya yardım eden “yağcı” ve havlu tutan “peşkirci” ise Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin en önemli aktörleridir.
Kırkpınar güreşleri, bir spor dalı olarak bireylerin fiziksel ve zihinsel sıhhatlerini sağlamanın yanı sıra rekabet sayesinde sosyal ve kültürel ilişkilerin şekillenmesine de katkıda bulunmaktadır. Güreşler, bireye farklı yönlerde kendini test etme olanağı sunar ve özellikle galip gelen pehlivanlara özgüven kazandırır. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde diğer spor müsabakalarından farklı olarak yarışmacılar arasındaki karşılıklı saygı öne çıkar. Örneğin kazanan pehlivanın hakemin ilanından önce rakibini teselli etmesi ve yerden kaldırması gerekmektedir.
Yağlı güreşlerin merkezinde yer alan pehlivan, 650 yıllık geleneğin aktarılması sorumluluğunu taşımaktadır. Pehlivan olabilmenin ölçütleri yağlı güreş geleneği içinde uzun bir süreçte belirlenmiştir. Güreş sporunun ruhuna uygun olumlu kişisel özelliklere sahip olmak, iyi bir pehlivan olabilmenin en önemli koşuludur. Pehlivanın yakın çevresinden başlayarak en uzaktaki izleyicisine kadar her an göz önünde olmanın bilinciyle hareket etmesi beklenir.
“Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali”, 2010 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesine ülkemiz tarafından kaydettirilmek suretiyle tüm dünyaya duyurulmuştur.
(Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.