Her yıl Mayıs ayının ilk haftası, toplumun en hayati konularından biri olan Trafik ve İlkyardım Haftası olarak anılıyor. Bu hafta, yalnızca trafik kurallarını hatırlamakla kalmayıp, aynı zamanda bir kazaya tanık olduğumuzda ya da başımıza geldiğinde ilk dakikalarda neler yapabileceğimizi de öğrenme fırsatıdır.

Türkiye’de her yıl binlerce insan trafik kazalarında hayatını kaybediyor ya da ciddi şekilde yaralanıyor. Bu acı tabloda iki önemli etken dikkat çekiyor: kurallara uymamak ve ilkyardım bilgisinin yetersizliği. Oysa birçok hayat, basit bir emniyet kemeri ya da doğru müdahale ile kurtarılabilir.

Trafik sadece araçların değil, yayaların da paydaşı olduğu bir sistemdir. Yaya geçidinde durmayan bir sürücü de dikkatsizce yola atlayan bir yaya da aynı ölçüde sorumludur. Bu nedenle trafik eğitimi, sadece sürücü kurslarında değil, ilkokul sıralarından itibaren başlamalıdır. Çünkü trafik, bir kültür meselesidir.

İlkyardım ise, çoğu zaman hayatla ölüm arasındaki o ince çizgide verilen bir mücadeledir. Kalp masajı, boğulma durumunda Heimlich manevrası ya da kanamalarda basit bir tampon... Bunlar ilk yardım eğitimi almış birinin yapabileceği ama hayat kurtarabilecek müdahalelerdir. Ancak ne yazık ki birçok insan bu konuda ya bilgisiz ya da yanlış bilgiye sahip.

Bu hafta vesilesiyle okullarda, iş yerlerinde, medyada daha fazla bilgilendirme yapılması gerekir. Çünkü bilgi paylaştıkça yayılır, farkındalık arttıkça kaza riski azalır. Unutmayalım ki trafik kazaları bir kader değildir; önlenebilir olaylardır. Ve ilkyardım, sadece sağlık çalışanlarının değil, her bireyin bilmesi gereken bir sorumluluktur.

Sonuç olarak, Trafik ve İlkyardım Haftası sadece bir takvim haftası değil; toplumsal bilinçlenmenin can damarlarından biridir. Bu hafta vesilesiyle herkes kendine şu soruyu sormalı: “Bugün bir kazaya tanık olsam, gerçekten yardımcı olabilir miyim?”