Geçen hafta bir haftalık balkan turuna çıktım. Bir önceki yazımda tur planımdaki ilk ülkelerden olan Arnavutluk ve Karadağ hakkındaki izlenimleri paylaşmıştım. Şimdi diğer gezmiş olduğum balkan ülkelerinden kısaca bahsedeceğim. Bu ülkelerde görmüş olduğum izlenimleri genel hatları ile anlatacağım. Önümüzdeki yazılarımda her ülke için ayrı analiz yazıları yazacağım

Karadağ ziyaretimden sonra Bosna Hersek ülkesine geçtim. Burada Mostar ve Saraybosna'yı gezme şansımız oldu. Bosna'da Osmanlı’yı hissettik. Türklere karşı derin bir saygı olduğunu görmek beni mutlu etti. Yemek ve etnografik kültür olarak hala bağımız devam ediyor. Aslında belli çekincelerim olarak Sırbistan’a gittim. Fakat sınır geçişimizin en sorunsuz ve hızlı olduğu yerdi. Sadece Türk pasaportumuzu göstermemiz yeterli oldu. 3 farklı şehrini gördüm ve en ufak bir nefret söylemi ve taciz ile karşılaşmadım. İnsanlar nazik ve bir şey sorduğunuzda yardımcı olmaya çalışıyorlardı. İstanbul’u çok sevdiklerini de gördüm. Yemek kültürlerinde bize benzerlikleri vardı. Daha sonra Makedonya’ya geçtim. Üsküp’te Osmanlı eserlerini ve çarşısını gördüğünüzde hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Manastır ve Ohrid’de aynı şekilde hem bizim tarihimize ait eserleri ve de orada yaşayan yerli Türkleri görebiliyorsunuz. Ve son ülke Kosova benim için bambaşkaydı. Türklerin yoğun olarak yaşadığı ve Türkçe konuşan insan sayısının fazla olması ve bizim kültürümüzü daha fazla hissettiğimiz bir yerdi. Sanki Türkiye de gibiydim. Kosova her şeyi ile bizi taklit ediyor. Tarihsel ve kültürel olarak bağımızın dışında şimdiki bizi de rol model almaya çalışmaları ve bize derin hürmet göstermeleri hoşuma gitti.

Balkanlarda hala Türk kültürü, dili, gastronomisi ve dahası birçok ortak noktası ile bizle aynıdır. Osmanlı’nın 5 asır yer aldığı topraklarda gezerek tarihi yeniden yaşama ve ecdadın bıraktığı mirası gösterdiği için rabbime sonsuz şükürler olsun. Önümüzdeki yazı da görüşmek üzere.