İşin zor olanı düşünmek...
Kristof Kolomb’u herkes tanır. Büyük kaşiflerden. Hani şu Atlantik Okyanusu boyunca dört büyük seferin, kaptanlığını yapan ve Amerika kıtasını keşfeden kaşif. Bilmeyenimiz yoktur sanırım. Gelin bir hikâyesine değinelim.
Kolomb, İspanyol denizciler içerisinde bir nam yaptığından, haliyle rutin yenen bir yemek esnasında, İspanyol denizciler Kolomb’u küçümsemek isterler. İçlerinden bir tanesi ayağa kalkarak, yüksek bir sesle “Hey bakın kim gelmiş? Bak sen Kolomb da buradaymış. Hani adı kaşif olup da yerlere göklere sığdıralamayan denizci kaşif bozuntusu.” Tabi bu durum Kolomb’un çok ağrına gider ama belli etmek istemez kendi kendine “Bakalım bu işin sonu nereye varacak” der, istifini hiç bozmadan bu denizcinin konuşmasını bitirmesini bekler. Denici devam eder, “Bakın susuyor, niye susuyor? Çünkü oraları keşfetmek o kadar da zor bir iş değil” der. Etrafında üç yüz altmış derece döner, elleri ile aşağıdan yukarı havayı savurarak bir kahkaha patlatır. Amacı, bir futbol maçında, seyircileri kendi takımı lehine tezahürata yönlendiren bir futbolcu misali, bulunduğu ortamda Kolomb’a karşı bir kamuoyu oluşturmak ve onu küçük düşürmektir. Nitekim başarılı da olur. Neredeyse ortamda kahkaha atmayan denizci kalmamıştır. Gözlerinden gülmekten adeta yaşlar gelmiştir. Bir an ciddileşir ve Kolomb’a bakar. Artık bunun üzerine onun söyleyecek bir şeyi olmadığını düşünerek ona altın golü attığını düşünür. Kolomb, adamı yukarıdan aşağıya bir süzer, masanın üzerinden yaslandığı kolunu çekerek, elleri ile yakasını düzeltir. Artık konuşmanın vakti gelmiştir. Ayağa kalkar, cebinden bir yumurta çıkarır. Kalabalığa seslenir, “Bakın bu yumurta, gelin sizle bir oyun oynayalım bu yumurtayı kim masanın üzerinde dik tutabilir? Der. O kadar ahali bunu dener ama başaramaz. Elden ele dolaşan yumurta nihayet Kolomb’un eline gelir. Kolomb’un yaptığı hareket gayet basittir. Yumurtanın tabanını hafifçe masaya vurur ve hafif yassılaşır. Nihayetinde masanın üzerine koyar. Evet artık yumurta dik durmuştur. Bunu hazmedemeyen ahali hep bir ağızdan “Bu zor bir iş değil ki” derler. Kolomb küçümser bir yüz ifadesiyle onlara dönerek altın golünü atar, “Evet, zor değil zor olan bunu düşünebilmek.”
Sonuç, bir şeyleri yapmak için düşünebilme yetisini kullanabilmemiz, olaylara ve durum tespitlerine farklı bakış açıları ve yeni paradigmaları bize sunacaktır. Böylelikle, düşünmeden sorgulamadan klişe bakış açıları hep bizde olağan şeylerle yetinmemizi sağlayacaktır. Ama düşünmeye başladığın zaman bir beyin jimnastiği yapar ve nasıl sorusunu kendimize sormaya başlarız. Tabi bir birikim ki buda çok okuyarak ve tecrübe sahibi bir oluşumunuzun üstünde daha kolay bina edebilirsiniz. Ne dersiniz önce düşünüp sonra yapıcı bir eyleme geçme yetisin kazanmak sizce de mantıklı değil mi? Bir düşünelim mi? Esen kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.