Mevsim Krizi…
İnsanoğlu olarak gerçekten çok garibiz değil mi? Yazın sıcaktan kavrulur kışa özlem duyarız. Kış geldi mi de “ah bir yaz gelse” türküsü çığırmaya başlarız.
Bu devran böyle devam edip gidecek. Mevsimler peşi sıra gelip gittikçe ne bizim şikayetlerimiz bitecek ne de günden güne dengesi bozulan mevsimlerin olağanüstülükleri.
Hani hep diyorlar ya “iklim krizi kapıda” diye. Sanırım kapısı, penceresi kalmadı. Kriz yanı başımızda. Hatta misafir odasında koltukta duruyor. O kadar iç içe ve derinden yaşamaya başladık bu krizi.
Mevsimlerin rutini şaştı. Kış geç gelip geç gidiyor. Yağışlar heybetli, sıcaklar kavurucu. Artık işi gücü bıraktık mevsimlerin bu ekstrem durumlarına isim arayışına girdik.
Kışın El Nino dediler yazın eyyam-ı bahur çıkarıyorlar. Bizim gibi genç-orta yaş grubunun alışık olduğu her şey alt üst olmakta. Eski nesillerden karakışı, kocakarı soğuklarını, Abrul’u, Hamsin’i öğrendik. Şimdilerde ise yeni yeni terimler meteorolojik yaşantımıza eşlik ediyor.
Mevsim krizine bir de isim krizi ekleniveriyor.
İnsanlık neye alışmadı ki elbet buna da alışırız. 40 derecelik sıcaklara da -20 derecedeki soğuklara da metrekareye düşen yüzlerce kilo yağışa da alışırız. Alışacağız, alışmak zorundayız. Çünkü hep birlikte güzelim dünyayı bu hale getiren biz değil miyiz?
Uzmanlara göre dünya artık ateşten gömleğini giymiş durumda. Biz bunu kıyamet yaklaşıyor olarak adlandırıp öyle görüyoruz. Yabancılar iklim krizi ya da küresel iklim değişikliği gibi adlandırmalar yapıyor.
Sonuç olarak yaşadığımız dünya düne göre daha yaşlı olmakla kalmayıp dengesi daha bozuk bir durumda.
Ne yapabiliriz diye sormayın! Artık çok geç. Başa gelen çekilir deyip kaderimize boyun eğmekten başka da yapılabilecek çok fazla bir şey yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.