Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır
Atalarımız “Ramazanda yalan söyleyenin yani oruç yiyenin bayramda yüzü kara olurmuş!” demişler.
Gerçeği yalanla kapatmak mümkün değildir. Bu bakımdan yalan söyleyerek işimizi uzun süre yürütmemiz mümkün değildir. Yalanla yol alınmaz. Zire er geç o yalan ortaya çıkacak gerçek her zaman galip gelecektir. İşte o gerçek ortaya çıktığında da yalan söyleyerek işlerini yürüten kimse utanır el alemin yüzüne bakamaz duruma gelir. Bunu hepimiz örnekleriyle yaşamışızdır.
Futbolseverler iyi bilir ki Teknik direktör Aykut Kocaman’ın söylediği ve toplumun yaygın bir şekilde benimseyip kullandığı bir söz var; “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.”
Çok büyük ve anlamlı bir söz değil mi?
"Gerçeği yalanla kapatmak mümkün değildir." Masum da olsa moda tabirle "beyaz" da olsa yalan yalandır. Elbette o küçük masum beyaz yalanlar belki günü kurtarmak adına en çok başvurulan bir şeydir ama uzun vadede daha büyük zorluklara neden olacağı da aşikardır. Bu yüzden söz, iş ve eylemlerimizin arkasına duralım. Doğru ya da yanlış. Hata yapmış olabiliriz. Ama yalan söyleyerek hatayı daha da derinleştiriyor ve ikinci bir hata yapıyoruz. Yanlış yanlışla örtülmez ya da sonradan mahcup olacağımız pozisyona düşmemek için yalandan kaçmak en güzelidir.
Dedik ya bir sorunla yüzleşmek yerine gerçekleri örtbas etmeye çalışmak, belki de kısa vadeli bir rahatlama sağlayabilir. Ancak bu, sorunun temelini çözmez. Uzun vadede, gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmak, sorunların büyümesine ve daha karmaşık hale gelmesine neden olabilir.
Gerçekleri yalanla kapatmak, sadece başkalarını değil, aynı zamanda kendimizi de kandırmaktır. Bir durumu değiştirmek veya bir hatayı düzeltmek yerine, gerçekleri inkar etmek, uzun vadede güvenilirliğimizi zedeler ve ilişkilerimizi sarsabilir.
Kişisel ve toplumsal sorunlarla yüzleşmek ve bu sorunları çözmek, gerçekleri kabul etmekle mümkündür. Öz eleştiri yapmak, toplumsal haksızlıkları görmek ve bu sorunlara adil bir şekilde yaklaşmak, bir toplumu daha adil, eşit ve sürdürülebilir hale getirebilir. Ancak gerçekleri yalanlamak, bu sorunların çözümüne engel olur.
Meşhur bir hikaye var. Hatta okul kariyerimizde ilk öğrenilenler arasındadır.
"Köyün birinde çobanlık yapan bir genç bir gün can sıkıntısından köye koşup, 'İmdat İmdat! Yetişin ahali, kurt sürüsü kuzulara geldi, yardım edin, yetişin! Köyde kim var kim yok eline almış sopayı, doğru koşmuşlar çobanın sesine.. Sürünen yanına vardıklarında bir de ne görsünler? Kuzular, koyunlar gönüllerince otlanıp eğlenmiyorlar mı? Anlamışlar çobanın yalan söylediğini. Çoban bunu bir kaç kez tekrarlamış. Günlerden bir gün gerçekten sürüye kurt saldırmış bu kez çoban yine feryat etse de kimse dönüp bakmamış ve sürü kurt saldırısında telef olmuş. Çoban ne kadar bağırmış, çağırmışsa da ona inanan olmamış. İnsanların güvenini yitirdiğinden bütün servetini kaybetmiş. Yaptığı şeyin şaka olmadığını, yalan olduğunu anlamış ama iş işten geçmiş."
İşte böyle dostlar. Yalan ne yazık ki geri dönülemez yaralar açar. Dürüstlük ve doğruluk ise tam aksine insana her daim fayda sağlar. Doğru olan da olması gereken de budur.
Yalandan, riyadan uzak günler yaşanması dileğimle iyi haftalar temenni ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.