Sonbaharı sevebilmek
Bugün 14 Eylül…. Sonbahar’ın giderek etkisini ve kendisini göstermeye başladığımız bir döneme adım attık. Sonbahar ya da Anadolu tabiriyle “güz” mevsimi doğaya renk katan mevsimdir. Yapraklar yavaşça renk değiştirirken, sarının, kırmızının ve yeşilin her tonuna şahitlik ettiğimiz bir mevsim. Havaların serinlemesiyle birlikte yazın bunaltıcı sıcaklarından kurtulduğumuz, serinlemeye başladığımız bir mevsim.
Sonbahar aynı zamanda hasat mevsimi. Pancar, soğan, patates, mısır gibi ürünlerin hasat edildiği bostanların bozulduğu bir mevsim… Yani son bahar altın terinin, emeğin karşılığının alınma zamanı. Bereket zamanı…
Sonbaharın en çarpıcı özelliklerinden biri, ağaçların yapraklarının renk değiştirmesiyle oluşan muhteşem manzaradır. Sarı, turuncu, kırmızı ve kahverengi tonları, doğayı bir renk cümbüşüne dönüştürür. Doğa tam bir fotoğraf stüdyosuna dönüşür. Hepimizin o rengarenek ortamda bir fotoğrafı vardır elbette.
Yukarıda dediğimiz gibi tarım sezonunun sonuna yaklaşıldığı bir dönem olan son bahar bir taraftan hasat ve bağbozumu diğer yandan kış hazırlıklarının dönemidir. Salkım salkım üzümler dalından koparılıp şifalı pekmezler için kazanlara yolculuğa başlarken dalından koparılmış sebzeler de turşu ve kurutmalık serüvenine dahil olur.
İlham verici güzelliğe sahip, bereketin ve doğadaki muhteşem renk cümbüşünün ev sahibi sonbahar aynı zamanda bize mesajlar da veren bir mevsimdir. Gençliğin sona ereceği, ömrün tamamlanacağı mesajlarını da verir bize.
İnsanoğlu tıpkı mevsimler gibi gençliğin, olgunluk ve sıcaklığın, bereket ve etrafına renk/güç/zenginlik katıp kış mevsimi gibi beyazlara bürünür yani saçı sakalı ağarıp ihtiyarlar.
Bu yüzden sonbaharın keyfini de çıkarmalıyız, verdiği mesajları da iyi almalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.