Dr. İsa Kuyucuoğlu

Dr. İsa Kuyucuoğlu

RİSK TOPLUMUNDA BİREY OLMAK

RİSK TOPLUMUNDA BİREY OLMAK

İnsanoğlu, kendisine bahşedilen cenneti kaybettikten sonra yaşamak zorunda kaldığı dünya gezegeninde her çağda değişik tehlikelere maruz kalmıştır. Tarih öncesi ve daha sonraki çağlarda vahşi hayvan­lar, tabiat şartları, aç­lık, susuzluk ve savaş gibi gözle görülen fiziki tehlikelere karşı mücadele eden insan, günümüzde çoğu zaman önceden göremediği tehlikelerle iç içe yaşamaktadır.

Modern öncesi çağlarda, satın aldığı bir ürünün hatasını görebilen insan, günümüzde marketten aldığı yumur­ta veya tavuk etindeki trişin, tenya ve salmonela gibi sağlığa zararlı virüsleri fark edememektedir. Geçmişte, keseceği bir hayvanda bulunan fizikî bir hastalığı görüp tedbir alabilen insanoğlu, bu gün marketlerde satılan etin içindeki zararlı maddeleri görememektedir.

Modernitenin vaat ettiği “dünya cenneti”

Toplum bilimleri açısından sanayi toplumundan sonra ortaya çıkan günümüzün gelişmiş toplumlarına “bilgi” veya “refah” toplumu deniliyor. “Bilgi” ve “refah” kavramları ekonomik imkanlar ve sosyal kaynakların dağılımı açısından insanların kendilerini güvende ve mutlu hissettikleri toplumsal yapıları tanımlıyor. Refah toplumun “bilgi” özelliği, toplum bireylerinin ihtiyaç duydukları bilgiye ciddi bir engelle karşılaşmadan erişebilmelerini, “refah” özelliği ise, fertlerin bolluk ve rahat içinde yaşamalarını ifade ediyor. Bu müspet tanımlamalara rağmen zamanımızın refah toplumunda insanlar tahmin edilip öngörülemeyen pek çok tehlikeyle iç içe yaşamaktadır. Modern zamanlar öncesinde insanlar; “açım!” derken, günümüzde; “korkuyorum!” diyor.

Önce Batı toplumlarında başlayıp daha sonra sömürgeleştirme politikalarıyla bütün dünyaya yayılan sanayileşme sonrası Batı tarzı modernleşmenin insanlığa vaat ettiği “dünya cenneti” kurulamamış, bilakis önceki asırlarda belli coğrafyalar, ülkeler ve kıtalarla sınırlı kalan salgınlar, doğal felaketler, fiziksel tehlikeler ve psikolojik sorunlar günümüzde bütün insanlığı tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Artık “global bir köy” haline gelen dünyamızda insanların çalışmak, ticaret, seyahat ve tahsil gibi farklı sebeplerle daha seyyal ve hareketli yaşamaları, Korona (Kovid-19) gibi salgınların daha hızlı yayılmasına yol açmaktadır.

İnsanın maddi ve fiziki ihtiyaçlarını önceleyip, manevi ve psikolojik gereksinimlerini göz ardı eden, dinî ve ahlaki değerlerin insan hayatındaki önemini yok sayan, insanın değerini tükettikleri ve sahip olduğu maddi imkanlara indirgeyen, aileyi ve aile kurumunu değersizleştiren, insanın dinî inançla ve metafizik alemle irtibatını kesen çağdaş paradigmanın insanlığa çare olarak sunduğu alternatifler onu mutlu edememektedir. Bütün maddi ihtiyaçlara sahip olabilen Refah toplumu sakinlerinin büyük bir kesimi ne yazık ki günümüzde manevi bir boşluk ve tatminsizlik yaşamaktadır.

İlkçağlardan itibaren, insanoğlunun ortak çabaları sonucunda ulaştığı bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hayatımıza pek çok kolaylıklar getirdiği bir realitedir. Artık hiç birimiz gündelik hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelen Internet, cep telefonu ve televizyonun gibi teknik araçların yararlarını ve hayatımıza kazandırdığı kolaylıkları konuşma gereği duymuyoruz.

Ancak kendi kültürünü beraberinde getiren her dijital ürün yeni sorunlara yol açmaktadır. Modern çağda elimizden düşmeyen teknik aparatlar bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken, diğer yandan insanın sosyal çevresiyle olan irtibatını azaltıp onu yalnızlaştırmakta, kendisine, çevresine ve doğaya yabancılaştırmaktadır. Üstelik sözünü ettiğimiz dijital aletlerin insana, diğer canlılara ve çevreye verdiği, fakat şu an itibariyle fizikî olarak göremediğimiz zararlarını bilim henüz ayrıntılı biçimde ortaya koyamamaktadır. Dijital ürünlerin verdiği zararları ve bunlar hakkında çoğu kez komplo teorileri imajı veren iddiaların gerçek veya abartılı olup olmadığını, normal vatandaş olarak test etme imkanımız olmadığı gibi, bu konularda alanın uzman­larının yapacakları açıklamalara inanmaktan başka çaremiz bulunmuyor.

Tehlikeler küresel boyutlara ulaşınca!

Halihazırda gündelik hayatta korona gibi küresel salgınlar, hormonlu gıdalar, tenya, trişin, salmonella ve benzeri bakteriler, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, ozon tabakasının büyümesi, alerjik ürünler, çevre kirliliği ve asbest gibi tehlikeler bütün canlıların hayatını ciddi manada tehdit etmektedir. Artık küresel bir köy haline gelen dünyamızda hepimiz risk toplumunun zorunlu üyeleri durumuna geldik.

Hatırlanacağı üzere 1996 yılında insanlığı tehdit eden önemli sorunların başında “deli dana salgını” geliyordu. Konu, gerek Avrupa ve gerekse Türkiye basınında özellikle Mart ve Nisan aylarında hummalı biçimde tartışılmıştı. Aynı yılın Mart ayında haber ajansları bu gelişmeyi manşetlere taşıdığında konunun uzmanları tehlikenin boyutlarını izah etmekte güçlükler yaşadı. Kısa zaman sonra tehlikenin büyüklüğü anlaşıldığında, AB ülkelerinin hasta hayvanların telef edilmesine karşılık, İngiliz tarımına bir milyar Avro’yu bulan bir meblağı ödemeyi taahhüt etmesiyle konu kapandı. Ancak deli danaların telef edilmesi, gerçekte dünyayı tehdit eden hastalık taşıyan hayvanların ortadan kaldırmasından çok, İngiliz tarımının ekonomik çıkarlarını güvence altına almaktan öte sembolik bir anlam ifade etmiyordu. “Deli dana” salgınından sonra, “Korona-19” kadar tehlikeli olmayan “kuş gribi” ve “domuz gribi” gibi başka salgınlar da ortaya çıktı.

Ancak bu salgınların en tehlikelisi küresel bir krize yol açan Covid-19 virüsü oldu. 2019 yılının sonlarına doğru Çin’in Wuhan kentinde başlayıp 2020 yılının ilk yarısında bütün dünyaya yayılan ve hâlâ tam olarak kontrol altına alınamayan bu virüs sadece sağlık ve ekonomik alanlarda değil, hayatın birçok alanında kalıcı izler bıraktı.

2021 yılında Türkiye’nin de dahil olduğu bazı ülkelerin Korona aşısını bulup seri üretime başlamasından sonra bütün dünya derin bir nefes aldı. İnsanlığın bu güne ürettiği düşüncelerin, edindiği tecrübelerin gözden geçirilmesine sebep olan korona semptomu adeta bütün insanlığın ezberlerini bozdu. Özellikle gelişmiş sanayi ülkelerinin sağlık bilimleri ve teknoloji alanında kendilerini en güçlü zannettikleri bir zamanda ortaya çıkan bu küresel tehlike insanoğlunun ne kadar çaresiz ve güçsüz olduğunu gösterdi.

Bir yanda lüks ve gösterişli yaşamanın ve aşırı tüketimin insana sosyal statü kazandırdığı, diğer yanda savaşların arttığı, atmosferin, denizlerin, toprağın kirlendiği, doğal ve ekolojik dengenin bozulduğu, yangınların, sel felaketlerinin, salgınların arttığı, günümüz dünyasında artık risklerle iç içe yaşamak zorundayız.

Nereden, ne zaman ve nasıl geleceğini kestiremediğimiz, manevi uyarı niteliğindeki küresel tehlikeler, misafiri bulunduğumuz mavi gezegeni korumak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini, gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke ve dünya bırakabilmek için fert, aile ve toplum olarak tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerektiği uyarısında bulunmaktadır.

Daha güzel bir Türkiye ve bir dünyada yaşamak dilek ve duasıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Dr. İsa Kuyucuoğlu Arşivi