Anormal durumlarda, normal kalmayı başarabilenler
Gönül gözü açık bir vardı, gündüzleri eline bir fener alıp öyle dolaşırdı. Bunu gören bir kimse:
-Be adam kendine gel, deli mi oldun, böyle gündüz vakti kandille dolaşılır mı? dedi.
Fenerle dolaşan zat gülerek şöyle cevap verdi:
-Elimdeki bu fenerle insan arıyorum, diye konuştu. Soran kimse:
-Baksana şu pazar yeri, sokaklar hep adamla dolu, deyince bizimki şöyle cevap verdi:
-İşte ben bunlar arasında öfke ve hırs zamanında öfkesini yenen, arzu ve isteklerine yenilmeyen bir adam arıyorum, dedi.
Bunu duyan karşısındaki:
-Nadir bulunan bir şey arıyorsun, var aramaya devam et, dedi. (Mesnevi. C. V, beyit: 2887-2895)
Bu anlatılanlarla ilgili kişinin Diyojen olduğu da söylenir. Bahse konu kişinin kim olduğundan ziyade anlatılandan verilmek istenendir önemli olan. Verilmek istenen mesaj şu olsa gerek:
‘’İnsan doğmak yetmez. İnsan olmak ve insan kalmak mesele bu! ‘’
Ekonomik kriz’, siyasal kriz, ahlaki kriz vb. adı ne olursa olsun hepsi aslında ‘insan krizi.’ İnsanlıktan uzaklaşma krizi. Ahlaki erdemlerde bu krizden nasibini fazlasıyla alıyor.
Piyasalara baktığımızda, artan enflasyon, konut, gıda başta olmak üzere tüm sektörlerde artan akıl almaz fiyat artışlarını incelediğimizde, bize ait değerlerimizin yok sayıldığını, geleneksel ahlaki ekonomimizin çöktüğünü görüyor, bu çöküşle birlikte yaşadığımız, hayretle izlediğimiz insanımıza ait manzaralar karşısında söylenecek sözde bulamıyoruz.
İçinde yaşadığımız dönem Freud’u da haklı çıkarmıyor değil.
‘’Herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için.’’
Herkes adil olmayan şekilde daha çok kazanma peşinde olunca, doğru insan olmak kimsenin umurunda da olmuyor.
Yaşanan değişim, piyasa ilişkileri ve dağıtımı da değiştiriyor. Birileri tarafından ortaya konulan piyasanın kuralları, kapitalist ekonominin kurallarıyla özdeşleşince, ekonomik kuralların topluma hâkim olması da kaçınılmaz oluyor. Bütün bunların ekseninde,
"o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin… İlahi buyruğunu da insanlar unutunca her türlü krize kapı aralanmış oluyor.
Manzaraya bakıldığında, geçinmek için emeğini rayiç fiyattan satmaktan başka çaresi olmayan çalışan kesim, bir tarafta rayiç fiyatı etkilemek için ellerinde hiçbir imkân olmayan işçi sınıfı, ve işler düzelir dert etmeyin ,sizi anlıyoruz ve gerekli tüm önlemleri alıyoruz diye dile getirilen ve kendilerini kurtarıcı olarak gösteren siyasi liderler ve çıkarılan savaşlarla birlikte çözüm olmayan politikacıların söylemleri ile oyalanan ve bunalıma sürüklenen bir insanlık karşımızda duruyor.
Bu krizden kurtulmanın yollarından birisi de zor zamanlar da dahil vefalı olabilmekten geçer. Aksi durumda merhum Akif’in dizelerinde dile getirdikleri yaşadığımız/yaşayacağımız kaçınılmaz gerçekler olacaktır.
“Vefa yok, sözünde durma hiç yok, emanet anlamsız bir söz,
Yalan rağbette, ihanet gerekli, hak her yerde kayıp” (Mehmet Akif Ersoy)
Krizler, toplumların yaşamında karşılaşılabilecekleri kaotik durumlar olup bu krizleri tümüyle engelleyecek bir yöntem de yoksa yapılacak iş krize hazır olmak ve zamanında krizlere devlet ve toplum olarak doğru müdahaleler edebilmek ve kendini bilmek, her daim insan kalabilmektir.
Muhyiddin Abdal’n dilinden:
İnsan, insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim
Anormal durumlarda, normal kalmayı başarabilenler ayakta kalabileceklerdir. Aksi durumda Krizin bir parçası olmaktan kimse kurtulamayacaktır.
Nadir bulunanı aramakla da ömür tükenecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.