ALTIN UĞRUNA DEĞER Mİ?

ALTIN UĞRUNA DEĞER Mİ?

Çok geçmiş olsun. Hayatını kaybeden işçilerimize Allah’tan rahmet ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyorum. Madencilik faaliyetleri uğruna kaybettiğimiz canlarımız, topraklarımız, biyolojik çeşitliliğimiz ve geleceğimiz ne ilk ne de son. İnşallah son olsun.

Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat’ta meydana gelen göçük sebebiyle maden işçileri toprak altında kaldı. Göçükle beraber başta siyanür olmak üzere çok sayıda zehirli kimyasal içeren milyonlarca metreküp toprak Fırat Havzası’na karıştı. Çevrede bulunan tarım arazilerinin yanı sıra Fırat nehrinin de etkilenme olasılığı var.

Aynı maden sahasında 21 Haziran 2022’de siyanür solüsyonu borusunun patlaması sonucunda tonlarca kimyasal çevreye yayılmış, bu nedenle maden şirketine para cezası kesilmiş, faaliyetleri ise geçici olarak durdurulmuştu. Demek ki yeniden başlamış. (Hoş şimdi de çevre izni ve arama ruhsatı iptal edilmiş.)

Anlaşılan o ki; Erzincan’da Çöpler Altın Madeni’nde inşaat çalışmaları 2009 yılında başlamış ve işletmeye geçtiği 2010 yılından bugüne kadar 4 kez kapasite artırımına gidilmiş. 07.10.2021 tarihinde ‘Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flotasyon Tesisi’ projesi hakkında ÇED Olumlu, 16.08.2023 tarihinde ise ‘Çöpler Kompleks Açık Ocak Genişleme’ projesi için ÇED Gerekli Değildir kararları verilmiştir.

Şu gerçeği bir kez daha vurgulayalım: Evet Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir.” Kararları tek başına madenin aranması ve işletilmesinde yeterli değildir. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da ilgili ruhsatları bu kararlar olmadan veremez.

Hoş ülkemizde 2003’te kapatılan ÇEVRE BAKANLIĞI sonrası çevre adı diğer bakanlıklarla birleştirilerek devam etti. Ancak çevre mevzuat uygulamalarında öncelik, birlikte olunan diğer birimlere göre şekillendi. Son olarak kalkınma ve yatırım işleriyle ilgili Bayındırlık bakanlığı ile birleştirilen bakanlık adına Şehircilik ve İklim Değişikliği de eklese de çevre koruma ne kadar öncelikli olur bir düşünün ve çok şey de beklemeyin.

Normal olarak, her tür ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de amaç, insanın refah ve mutluluğudur. Ancak madencilik faaliyetleri yürütülürken göz ardı edilmemesi gereken en önemli noktalardan birisi de madenin bulunduğu çevreyi tahrip etmemek ve yöre halkının taleplerini karşılayarak kaygılarını giderilmektir. Bunun için onları dinlemek, anlamak ve kaygılarını gidermek gerekir. Anlaşılan o ki; Söz konusu madende yöre halkı sanırım istihdam sözü ve bir miktar para ile mutlu edilmiş, çevre yöre halkının da pek umurunda olmamış.

Çevre, hepimizin ortak geleceği, havasıyla suyuyla, toprağıyla, dağıyla, taşıyla, ağacıyla ormanıyla, sulak alanları, yaban hayatı, kuşları, böcekleri, çiçekleriyle yüce yaratanın biz insanoğluna verdiği büyük bir nimet.

Madenler ise ülkemizin yer altı ve yerüstü zenginliğidir. Madenlerde yüce yaratanın ülkemize verdiği bir nimettir. Bu nimetten de faydalanmamız isteniyor. Tabii ki faydalanalım. Kaldı ki enerji ve sanayinin temel hammaddelerini sağlayan madencilik kalkınmamız için gereken üretim faaliyetlerinden biridir. Burada da sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir çevre ilkesine sadık kalınmalıdır.

Yürürlükteki 3213 sayılı Maden Kanunu çok etkili ve çok güçlü bir kanundur. Şu kadar diyeyim biraz abartılı olacak ama şu anda biri gelse dese ki sizin evin altında maden var ve ben bunu aramak ve işletmek için ruhsat aldım. Evinizi en kısa sürede tahliye etmek zorundasınız. Anlayın artık kanunun ve madencilerin gücünü. Ayrıca madencilik sektörün dünyada ne kadar etkili olduğunu bilmeyen yoktur.

Ülkemizde yapılmakta olan vahşi madencilik faaliyetlerinin; yaşamımız, toprağımız, suyumuz ve havamız için büyük yıkımlara sebep olduğunu Erzincan İLİÇ’teki maden faciasında bir kez daha ortaya çıktı. Daha önce pek çok maden sahasında yaşanan felaketlerin ardından halk ve çevre sağlığı için bu konuda yeterli önlemlerin yeterince alınmadığı, bilimin ve üstün kamu yararının göz ardı edildiğini ve Altın madenciliğin ne denli büyük tehlikeler barındırdığını son yaşanan olayla büyük bir acı yaşayarak bir kez daha görüldü.

Ülkemizde "madencilik" ve "çevreye duyarlılık" bugüne kadar birbirine zıt iki kavram gibi algılanmaktadır. Günümüzde çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi mümkün değildir. Bunun için yasalar kapsamında çevreyle barışık bilimsel teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçleri ile sonrasında çevrenin korunmasına yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek aksine sektörün gelişimine katkı sağlayacaktır. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN OLMAZSA OLMAZI SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVREDİR.

Ülkemizde İLİÇ’te ve diğer şehirlerimizde yaşanan maden kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyoruz. İnşallah bu felaket son olur. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi