ABD Çöküyor mu?
ABD tarihinde ilk defa, kongre binası göstericiler tarafından basıldı.
Gösteriler ve bu girişimler sürecinde ölenler oldu ve Washington’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Sosyal medyada “ABD’de de darbe”, “iç savaş”, “çöküş dönemine girilmesi”ne kadar birçok farklı senaryo paylaşım rekorları kırarken, geçici süreyle (NY merkezli) piyasalara yansıyan gerginlik dışında genel tabloda reel anlamda büyük bir değişim gerçekleşmedi.
Kongre Biden’ın başkanlığını onayladı.
Küreselciler ABD’yi kazandı.
Kongre binası baskını ile biraz Trump taraftarlarının gazı alınmış, biraz da Biden koltuğa oturmadan olası daha büyük sosyal patlamalara meal vermeyecek refleksler kazanan bir kamuoyu oluşturulmuş oldu. Tabii aynı zamanda Trump’ın da prestiji biraz daha azaldı.
Bu gelişmeler ABD’nin çöktüğü anlamına mı geliyor?
Her ne kadar ABD’de sosyal huzursuzluk ve etnik fay hatları üzerinde biriken stres bu denli yükselmiş ve kırılganlık artmış olsa dahi: HAYIR! Çünkü gerileme ve çökme hiçbir zaman öyle bir anda olmuyor!
Peki, ABD’de de bir darbe mi oluyor? Veya bir darbe bekleniyor mu?
Pentagon, ABD’li petrol kartelleri ve diğer güvenlik güçleri çoğunlukla Trump’ı desteklemiş ve mevcut kongre binası baskını dâhilinde emekli askerler bulunmuş olsa da: HAYIR! Çünkü Pentagon’da ve ABD’nin toplum / devlet kültüründe işler bu şekilde yürümüyor!
***
Şimdi küreselciler ABD ile birlikte (ve ABD de küreselciler ile birlikte) pandeminin sosyokültürel etkilerinin de uyarlandığı yeni bir modelle paraya, ticarete ve ekonomilere yön vermeye çalışacak!
Bunu yaparken de ana gündem maddeleri hiç şüphesiz:
Öncelikle pandemi süreciyle birlikte piyasalara yeni yeni teşvik paketleri ve para pompalayan merkez bankalarının oluşturduğu balonun dikkatlice yönetilmesi,
Pandemi sürecinin sebep olduğu yıkımın ABD ve ilgili Batılı müttefikleri nezdinde en kısa süre içinde giderilmesi,
ABD’de işsizliğin %4 seviyelerinin altına indirilmesi,
Çin’in dengelenmesi ve mümkünse büyük ölçekli bir tazminat ile belinin kırılması,
Alternatif finansal döngüler ve sanal para benzeri kurlar üzerinde hakimiyetin devam ettirilmesi,
Teknolojik üstünlüğün kaybedilmemesi,
Rusya’nın dizginlenmesi ve kabuğuna çekilmesinin sağlanması,
İran’a kontrollü baskıların (palazlanmasına izin vermeden ve potansiyelini Türkiye ile bölgesel rekabetini devam ettirebilecek düzeyde tutmasını sağlayacak ölçüde) sürdürülmesi olacaktır.
Tabii güncellenen dinamikleri ile küreselci politikalara (ve bu politikaların arkasındaki küresel finans baronlarının emellerine) boyun eğmeyen / entegre olamayan (daha çok ulusal refleks ve yaklaşımlarla hareket eden) devletlere ve yönetimlere de haliyle baskıların artacağı da beklenen bir durumdur.
***
Bakalım Trump döneminde artan korumacılık ve ulusal çıkarların küreselciliği baskıladığı modelin, pandemi ile birlikte yeniden şekillenen sosyokültürel altyapıya entegre edilen yapay zeka eğilimi Biden ile hangi şekle bürünecek?
Göreceğiz…
Her daim olduğu gibi küresel ölçekte dengelerin değişmeye devam ettiği aşikâr…
Tabii bir anda (en azından mevcut uluslararası sistemde) çok büyük devrimler beklenmesi de pek realist değil…
Öte yandan Biden ile yeniden evrilecek uluslararası siyasi ve ekonomik sistem, bütün oyuncular için yeni riskler ile birlikte yeni işbirliği imkânları, ittifak olasılıkları ve fırsatlar da ihtiva etmekte…
***
Şimdi bu küresel değişimleri, güç odaklarını ve bu odakların hedeflerini kendi açımızdan kısaca yorumlarsak:
Biz hiç şüphesiz kazanan tarafta olacağız!
Çünkü biz hangi tarafta olursak, uzun vadede kazanan o taraf olacak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.