Rusya - Ukrayna (2): Enerji Kartı Halen Rusya’da (1)
Rusya’nın Ukrayna’ya ilk askeri müdahalede bulunduğu günden bu yana devam eden işgal sürecinde neredeyse birbiriyle etkileşimli olarak bütün enerji türlerinde fiyatların yukarı yönlü ivmelenmeye devam ettiğini görebilmekteyiz.
Dünya Eylül 2021’de (pandemi akabinde güçlenen talep ve yatırım eksiklikleri sebebiyle yetersiz kalan arz sebebiyle) baş gösteren enerji krizinin belki de çok daha büyük bir dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır.
(Yetersiz arzın fiyatları yukarı yönlü baskıladığı bir ortamda) Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin adım adım tırmanarak savaşa doğru evirilmesi ve akabinde gittikçe sertleşen yaptırımlarla (resmi anlamda enerji ticareti yaptırımların dışında kalmış olsa da) Rusya’nın enerji ihracatı sürecinde psikolojik olarak dışlanmaya başlanmış olması çok daha büyük fiyat krizlerine kapı aralamıştır.
Bir taraftan AB ülkeleri Rusya’dan bağımsız enerji politikalarını nasıl kurgulayacakları konusunda kara kara düşünürken, ABD ve Çin gibi büyük petrol ithalatçıları da; büyüme hedeflerini ve bütçeleri negatif etkileyen bu fiyat krizini nasıl aşacaklarını sorgulamak durumunda kalmıştır.
ABD tarafından körüklenen ve Rusya’nın da kanlı resti ile Ukrayna için büyük bir yıkıma dönüşen bu gerilim, sadece ilgili tarafları değil, bütün dünyayı negatif etkilemiştir.
****
AB Rus gazından bağımsız bir enerji güvenliği modeli kurgulayabilecek mi?
Bu soruya zamana ve neticelere bağlı olarak koşullu cevaplar vermek mümkündür.
Şöyle ki;
-Kısa vadede (uzun süreli mevcut kontratlar, ikame güzergâhlardan teknik olarak LNG ve/veya boru hattı gazı temin edebilme imkânları ve (ABD, Katar, Cezayir, Nijerya, Avustralya gibi) olası ilave gaz tedarikçilerinin fazladan ihracat kapasiteleri dikkate alındığında) AB’nin Rusya’dan gaz almadan süreci yönetebilmesi mümkün değildir.
-Ortalama 10 yıl sonrası için ise: kurulabilecek yeni LNG tesisleri ve yenilenebilir yatırımlar ile doğalgazın elektrikteki payının düşürülmesi neticesinde Rus gazı olmadan AB’nin enerji güvenliğini yönetebilmesi kısmen mümkün olabilecektir!
-Fakat!!! Orta vadeli senaryonun gerçekleşebilmesi için gerekli ilave maliyetler AB’nin dahi bütçe dengelerini bozacaktır. Öte yandan, Rusya’nın dışlandığı bir ortamda doğalgaz, kömür, petrol, uranyum ve elektrik fiyatlarının hepsinde büyük yükselişler söz konusu olacak, bu durum da Rusya’yı dışlamaya çalışan ülkelerin büyüme hedeflerini negatif etkileyecektir! Ayrıca, LNG’ye daha fazla bağımlı hale gelen AB için hava koşullarına bağlı olarak tedarik süreçlerinin aksaması çok daha belirsiz ve yönetilemez dalgalı fiyat krizlerinin her kış yaşanması anlamına gelecektir.
-Uzun vadede ise (2030 sonrasında), küresel arzın talebi karşılayamayacak olacağı gerçeği dikkate alınarak; Rus gazının dışlandığı bir ortamın sürdürülebilmesinin pek de mümkün olmayacağı anlaşılabilecektir.
Dolayısıyla; AB’nin Rus gazını orta vadede adım adım daha fazla dışlamaya çalışması; Rusya’nın Asya piyasalarına yönelmesine ve Asya spot fiyatlarının sürekli olarak AB’nin altında seyretmesine de sebep olacaktır.
Bu da ABD’nin kabul etmek istemeyeceği bir durumdur.
Orta vadeli, yüksek maliyetli seçeneğin başka yönlerden de AB için riskleri bulunmaktadır.
-Doğalgaz arz ve kaynak geliştirme anlamında; birçok ülkede (kaynak geliştirebilmek, üretimi arttırabilmek ve sevkiyatı sağlayabilmek için) büyük yatırımların yapılması, zorlu ihtilafların çözülmesi ve büyük sorunların üstesinden gelinmesi gerekecektir.
-İran bu bağlamda bu listenin en üst sıralarındadır.
-ABD, Katar, Nijerya, Avustralya ve Cezayir gibi mevcut LNG ihracatçılarının da saha-tesis bazlı teknik üretim kapasiteleri ve bu kapasitelerin uzun vadeli kontratlarla (çoğunluğu Asya piyasalarına olacak şekilde) teminat altına alınmış hacimleri bellidir. Bu sebeple bu gibi ülkelerden de Rus gazını ikame edecek hacimler tedarik elde edilebileceğini beklemek pek de makul değildir.
-Elektrik perspektifinden bakıldığında; hiçbir ülke elektrik grid sisteminin sadece yenilenebilir gibi orta düzey yükü sağlamaya yönelik ve hava koşullarına göre değişken arzı olan kaynaklarla sağlamak (teknik olarak) istemeyecektir. Almanya’da bu bağlamda ortaya atılan ifadeler bu yüzden siyasidir.
-Baz yük düzeyleri nükleer ve (yeşil hedeflere rağmen) kömür ile sağlansa da, peak yük düzeyleri için azalan HES kapasitesi yine doğalgazı gerekli kılacaktır.
-Hidrojen devrimi için henüz teknik, teknolojik ve finansal altyapı yeterli değildir.
-Sürekli yüksek seviyede devam eden petrol fiyatları bütün ABD ve AB piyasalarını (özellikle ABD) negatif etkileyecektir.
-Yükselen fiyatlarla mücadele edebilmek için (başarılı olunamasa da) ABD ve diğer ülkelerdeki petrol arama-üretim süreçleri ve hatta gelişmemiş ülkelerdeki kömür arama-üretim süreçleri desteklenmek zorunda kalınacak ve COP26’da ortaya koyulan (ve AB’nin merkez politika haline getirdiği) bütün yeşilimsi hedefler suya düşecektir.
Bu bağlamda Uluslararası Enerji Ajansı tarafından ortaya atılan (içi boş) 10 maddelik çözüm planının da başarılı neticeler doğurması mümkün değildir!
Özetle bu riskler ve değişkenler perspektifinde Rus gazından arınmış bir AB kurgulamaya çalışmaktansa, bölgeye barışı getirmeye çalışmak ve normale dönmek için gayret sarf etmek daha sürdürülebilir ve uygulanabilir bir seçenektir.
****
DEVAMINI YARIN OKUYABİLİRSİNİZ…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.