SURİYELİLER ve GÖÇ ÜZERİNE 1
Ülke olarak gerçekten de çok büyük bir düzensiz göçmen/sığınmacı niteliğindeki nüfusa ev sahipliği yapıyoruz. Devlet kurumlarımızın açıkladığı resmi verilere ek olarak, kayıt dışı statüdeki yabancı uyruklu sayılarındaki artış oranları ve belirsizlikler de, bu bağlamda analizler yapmayı ve politikalar üretebilmeyi hiç şüphesiz daha da zor bir hale getiriyor.
Öte taraftan mevcut veri paketleri de, tutarlı analizler gerçekleştirebilmek için bir hayli yetersiz kalıyor.
*
Şimdi mevcut tabloyu daha iyi anlayabilmek için, gelin bazı resmi açıklamaları yorumlamaya çalışalım. Bunun için öncelikle son dönemlerde resmi kurumların temsilcileri tarafından ilan edilen bazı rakamlara bakalım:
-Mayıs 2022 itibarı ile geçici koruma statüsündeki (Suriyelilerle birlikte) Türkiye’de toplam 5,6 milyon civarında kayıtlı yabancı uyruklu kişi yaşamaktadır.
-Kayıtlı Suriyeli sayısı 3,8 milyon civarındadır. Bu rakamın sadece ortalama 51 bini geçici barınma merkezlerinde kontrollü bir ortamda ikamet etmektedir.
-Bu kayıtlı rakamın neredeyse yarısı 3 ilimize (İstanbul, Gaziantep, Hatay) dağılmış durumdadır. Hatay’da kayıtlı mülteci sayısı neredeyse mevcut resmi il nüfusunun %20’sine ulaşmıştır. Hatta Kilis’te bu oran yarı yarıya yaklaşmıştır.
-2011 ile 2019 yılları arasında Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı yaklaşık yarım milyon civarındadır. Bu rakamın yaklaşık %13’ü vatandaşlık kazanmıştır.
-Kayıtlı Suriyeli nüfusun genel nüfusa oranı %4,3 civarındadır.
-Türkiye’deki ortalama nüfus artış oranı %1,2 civarındadır.
-Türkiye’de 2011 ile 2019 yılları arasında nüfus yaklaşık olarak 9 milyon civarında artmıştır. Bu bağlamda doğum oranları (azalış trendi ile birlikte) %1,6 civarındadır.
-Mart 2022 tarihi itibarı ile seçimlerde oy kullanabilecek Suriyeli nüfus 110 bin civarındadır.
-Ülkesine dönen Suriyeli nüfus yarım milyon civarındadır.
-Asayiş sorunları sebebiyle sınır dışı edilen Suriyeli sayısı 20 bin civarındadır.
-Çalışma izni verilen Suriyeli sayısı 31 bin civarındadır.
-780 bin civarında Suriyeli (yaklaşık 50 bini üniversitelerde) devletin eğitim kurumlarında eğitim almaktadır. Yaklaşık yarım milyon Suriyeli çocuk da eğitim alma yaşında olmasında rağmen okula gitmemektedir.
*
Şimdi gelin yukarıdaki rakamları yorumlayalım.
-Kayıtlı yabancı uyruklu sayısı, toplam Türkiye nüfusunun %6,6’sı civarındadır. Mevcut kayıtlı sayıya ek olarak, “kayıtlı sayının en az bir yarısı kadar da kayıtsız nüfus olabileceği” varsayımı üzerinden bir güncelleme yapılırsa, bu oran (8,4 milyona erişen toplam kayıtlı ve kayıt dışı yabancı uyruklu olduğu varsayımı ile) %10’a ulaşmaktadır.
-3,8 milyonluk kayıtlı Suriyeli sayısı da aynı oranda kayıtsız olduğu varsayımı ile yeniden hesaplanırsa, toplam Türkiye nüfusun %6,7’si oranında Suriyelinin ülkemizde yaşadığı tahmin edilebilecektir.
-Kontrollü bir şekilde geçici barınma merkezinde ikamet eden kayıtlı Suriyeli oranı %1,3 civarındadır. Tabii bu senaryodaki kayıt dışı kısım da dikkate alındığında bu oran %0,9’a düşmektedir.
-Kayıtlı rakamın önemli bir bölümünün üç ilimize dağılmış olması, ilgili illerdeki demografik ve sosyo-ekonomik politikaların uygulanmasını ve yönetimini zorlaştıracaktır. Özellikle Hatay ve Hatay’ın Kilis gibi bazı ilçelerindeki oranlar bir hayli riskli ve düşündürücüdür.
-Doğumun mevcut toplam kayıtlı Suriyeli nüfusa oranı %13 civarındadır. Bu oran 8 yıllık zaman zarfı dâhilindeki ilgili dönemlere dağıtılarak bir hesap yapıldığında Türkiye’deki Suriyeli nüfusun doğum oranı %1,6 olarak düşünülebilecektir. Bu Türkiye’deki mevcut doğum oranları ile hemen hemen aynı düzeydedir. (Not: Her doğumun kayıt altında olması gereği üzere, kayıt dışı kesim bu hesapta dikkate alınmamıştır.)
-Mevcut seçmen sayıları dikkate alındığında kısa ve orta vadede vatandaşlık alan Suriyeli seçmen sayısı ulusal düzeyde dengeleri etkileyecek güce sahip olamayacaktır. Fakat bu senaryoların farklı projeksiyonlar eşliğinde uzun vadeli ve lokal bazda da yapılması önemlidir.
-0,5 milyon civarında bir nüfusun ülkesine dönmesinin sağlanabilmesi önemlidir.
-Ülkesine dönen (veya gönderilen) Suriyelilerin %4’ü asayiş sorunlarına sebep olması sebebiyle sınır dışı edilmiştir. Bu önemli bir suç oranıdır.
-Mevcut toplam Suriyeli nüfusun yaklaşık olarak yarısının işgücü olarak değerlendirilebileceği varsayımından yola çıkarak, resmi çalışma izni alma oranının sadece %1 civarında olduğu görülebilecektir. Bu da geri kalan %99’luk iş gücünün kaçak statüde piyasalarda faaliyet gösterdiği sonucunu doğurmaktadır. Bu durum da haliyle ülkemizin işsizlik politikalarını negatif etkileyebilecektir.
-Ülkemizdeki mevcut kayıtlı Suriyeli nüfusun yaklaşık %20’si devletin eğitim kurumlarından faydalanmaktadır. Öte yandan %13’ü de ilgili hizmetlerden faydalanmamaktadır.
-Kayıtlara göre Suriyeli eğitim alma yaş sınırları dâhilindeki nüfusun (üniversite kısmı hariç), mevcut kayıtlı Suriyeli nüfusa oranı %33’tür. Bu oran Türkiye için %21 civarındadır. Bu fark Suriyeli nüfusun çok daha genç nitelikte bir potansiyele sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu oran da orta vadede nüfus büyüme ve doğum rakamları ile ilgili daha farklı projeksiyonlar kurgulanmasını gerekli kılmaktadır.
*
Peki, bu tablo çok büyük bir risk ve kırılganlık mı ihtiva etmektedir?
Faydası ve zararları nelerdir?
Yönetilemez bir boyutta mıdır?
Türk Devlet geleneği perspektifinden bu tablo nasıl okunmalıdır?
Bu okuma yapılırken, nelere dikkat edilmelidir?
Süreç nasıl bir planlama ile yönetilmelidir?
Bu durum Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet yapısını riske atabilecek midir?
Bu riskle birlikte farklı fırsatlar doğabilecek midir?
Suriyeliler ve diğer mülteciler geri gönderilebilecek midir?
Uzun vadede ülkedeki dinamikleri etkileyecek bir argüman olarak karşımıza çıkabilecek midir?
Mülteciler Türkiye’nin büyüme hedeflerine ve ekonomisine katkı sağlamakta mıdır?
*
Gelin bu soruları da bir sonraki yazımızda ele alalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.