Ali Ulurasba

Ali Ulurasba

TOKLUK ÜZERİNE: AÇLIK TERBİYESİ

TOKLUK ÜZERİNE: AÇLIK TERBİYESİ

Açlık ile azgelişmişliğin arasındaki bağ benliğin yitimiyle eşleşiyor olabilir. Açlık derken psikolojik mukavemetsizliği kastediyorum. Bu kastım herhangi bir şey karşısında insanın doyumsuzluğunun süreklilik kazanması; herhangi bir diyetin, psikolojik olarak ket vurmanın, sosyal açıdan kontrol mekanizmalarını çiğnemenin uyuşturucu etkisidir.

Kendimizi nasıl sürekli aç hissederiz.

Ya da tokluk sadece doygunluk mudur?

Açlık türleri ne kadar zenginse tokluk türleri de o kadar zengindir. Bu durum oldukça karışıktır aynı zamanda.

Neden acıkırız, nasıl olur da doymayız?

Acıktığımızda gözümüz neden hiçbir şey görmez ve doyduğumuzda neden tiksinecek hale geliriz?

Bütün bu söylediklerimi psikolojik ve sosyal açıdan değerlendirin. Yani bazı durumlarda tokluk dediğimiz an açlığımız başlıyor. Buna en iyi örnek cinsellik. Cinsel hazzın tetiklediği sürdürülebilir bir açlık var ve bu durum birçok açıdan insanların kendi kendilerini aşağılama, kendilerini işaretleme, kendilerinden tiksinmeye gerekçe olduğu bir vak’a.

Duygusal doyumsuzluk da böyle değil mi? Bir çocuğun sevilirken ki hali ile sevmeyi bıraktığınızdaki hali arasında inanılması güç stres dolu bariyerler var.

Fiziksel ve biyolojik açlık zaten hemen herkesin başının belası olduğu bir şey. Yemek, kıyafet, sürekli tatil ve gezme isteği; şu veya bu.

Her ne kadar günümüzde DETOKS popüler bir kavram olsa da hemen hiç birimiz hafta sonunda bir gün, teknoloji detoksu uygulayıp, telefonunu kapatma cesaretine sahip değiliz.

Ekmek yemeyi bırakma, kahvaltıda sadece tek bir nevaleye odaklanma, altı ay boyunca et yememek vb. gibi bir ilkeye tutunamıyoruz.

Kendi kendimize ürettiğimiz propaganda yöntemleri etkili oluyor ve bütün bu olup bitenler her türlü açlığımızı sürdürülebilir hale getiriyor.

Şunu da kendimize sorabiliriz: Açlık terbiyesi gerçekten bir terbiye yöntemi mi?

Belki de gerçekten tokluğun ne olduğunu öğrenmemiz gerekir. Tokluk bir doyma biçimi değil, bir doygunluk dinamiği. Doygunluk hani şu deyimimiz var ya “gözü doymak”; tam da ona uygun.

Kısaca bir doygunluk terbiyemiz olmadan açlıkla terbiye olmak imkânı yok gibi. Bu da bizi kendisini her açıdan sürekli aç hisseden bir çocuğa benzetiyor; az gelişmişlik de öyle bir şey değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ulurasba Arşivi