İYİ NİYET YORGUNLUĞU
Duyarlılığımızın açık kapı politikasının istismar edilmesi…
Samimiyetimizin geniş atmosferinde kırmızı çizgilerimizin bulunmadığının önyargısıyla davranılması…
Yakınlaşmanın, samimiyetin, içtenliğin kullanılabilir aparatlar olarak algılanması…
Yüksek tansiyonlu tepkiler göstermemenin karşı tarafta her şeyi kabullenir algısı üretmesi…
Sürekli iyi niyetinden vurulmak…
Bazen bir benciliğin kuytusunda kendimi beğenmiş olarak mı var olmaya çalışıyorum diye düşünmüyor değilim.
Kendini beğenmiş olmanın yalnızlığına dair sessiz bir direnişle geri kalan herkese karşı öfke dolu olduğumu da düşünüyorum.
Beni kibirli ve egoist yapanın benim dışımdakiler olduğu konusunda kendimle fikir birliğine varıyorum ve kendimi haklı çıkarmanın gururlu kutlaması da yapıyorum.
Herkesten umut kesmiş olmak gerekliliği beni motive ediyor ama kendime.
Kimseyle anlaşma zorunluluğum olmadığını anladığım günü bir doğum günü olarak takvimlerde belirleyeli ne zaman olduğunu unutalı çok oldu.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığıyla ilgili ön yargım, yargım haline dönüştüğünden bu yana saf bir reddedişle bugüne dair birçok şeyi kolayca reddetme alışkanlığı edinmiş olmamla kendi kendime övünüyorum.
Az insandan hiç insana geçtiğimi kutladığımda hayatımı kendi yalnızlığımın gölgesinde huzurlu bir yaz ikindisi kıvamında yaşamaya başladığımı itiraf ediyorum, kendime tabii ki.
Müzakerelere, uzlaşmalara, karşılıklı alıp vermelere, her türlü ilişkinin bir demokratik yapısı bulunduğuna ve böyle ilerlediğine inancımı kaybettiğimden bu yana, kendim ile ilişkimde en vasat ama en parlak ve en sade etkileşimlerde bulunduğumu, bunun da bende son derece coşkulu bir gündelik yaşam oluşturduğunu da keşfetmiş olmanın gururunu yaşıyorum.
Bütün umudum kendimde.
Bazen seçtiğimiz yaşam biçimlerinin veya artık dönüştüğümüz kişi olarak hayatımızı devam ettirmemizin altında sadece “ben” değil daha çok “öteki” olduğunu düşünmüyor değilim.
Kişilik kalıplarımızı sadece kendimiz belirlemiyoruz. Ya da kişilik kalıplarımızda içinde yaşadığımız toplum ve ortama göre bazı zorunlu düzenlemeler gerçekleştirebiliyoruz.
“Bütün umudum kendimde” aslında tamamen bir bencilliğin, kibrin ve egoizmin sloganı. Böyle yaşayabilir miyiz?
“Öteki türlü de yaşanmaz” dediğinizi duyar gibiyim.
Bir çoğumuzun iyi niyet yorgunu olduğu artık yüzünden okunuyor. Eeee, ne yapacağız? Bir şey yapmamız mı gerekiyor, yoksa kişilik kalıplarımızda bazı restorasyonlar mı yapmak gerekiyor? Hangisini seçersek seçelim seçmediğimiz de bizde etkili oluyor. Palesebo bir yaşam ve etkileşimler de süremeyeceğimize, iyi niyet yorgunluğumuzun tadını çıkaramayacağımıza göre. O yüzden belirli sakınımlar geliştirmek en doğru yol gibi geliyor ve bu sakınımlar listesinin en başında, etkileşimde bulunduğumuz insanlar ve topluluklar kaderimiz değil düşüncesi bulunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.