KÜÇÜK ZİHİN OYUNLARI
HEMEN HERKES SÜREKLİ KÜÇÜK ZİHİN OYUNLARI MI OYNUYOR VE İNSANLARI KANDIRIYOR YOKSA BEN Mİ SANRILAR GÖRÜYORUM?
Neye odaklandık da gözümüz hiçbir şey görmüyor? Bundan 20 yıl önce durum nasıldı? Biraz karışıklığa yol açmanın fırsatı, günlük etkileşimlerde bir güç duygusu kazanmak için mi kullanılıyor?
LEKE
İnsanlar şu anda tam anlamıyla çılgın bir halde. Hemen hepimiz her şeyden korkuyoruz. Hepimiz travmaya odaklanmış durumdayız. Hepimiz aşırı tetikteyiz ve madalyonun iki yüzünden birine odaklanmış olarak hayatımızı devam ettirmeye çabalıyoruz: Ya geçmişleri veya eylemleri hakkında aşırı suçluluk duyuyor insanlar ya da geçmişlerinde karşılaştıkları diğer insanlara karşı öfke ve kızgınlık biriktirmenin telaşı içindeler. İnsanlar son derece öfkeli ve insanlar korkuyorlar. Hemen hepsi bunun tepeden gelen beyin yıkamadan kaynaklandığını fark edemeyecek kadar düz düşünüyorlar. Günlük etkileşimleri, anıları ve inançları lekeleyen aşırı sosyal medya kullanımı değil mi?
GÜVEN SORUNU
Finansal güvensizlik, insanların istediği işlerde çalışamaması, yüksek kira ve ev fiyatları gibi ekonomik durumlar da insanları duygusal tepki sınırlarına getiriyor. Bu yüzden olsa gerek duygularını açığa çıkarabilecekleri insanlar arıyorlar, temelde tatmin edici ve neşeli bir hayatları olsaydı olduğundan daha fazla öfkelenmez, şiddet göstermezler miydi?
Aslına bakarsanız durum her zaman böyleydi. Şu önemli: Sadece nereden geldiğine bağlı. Artık bu dünyadaki en zor şey dün olduğundan daha çarpıcı biçimde gerçeği söylemek ve insanları sevmektir. Gerçeği söyle ve insanları sev, mümkün mü?! Bu, henüz duyamadığımız eski bir şey bu ve duyacak gibi de değiliz. Hoş duymak isteyip istemediğimize de emin değiliz.
İKNA FİLTRELERİ
Hipnozcu yöneticilerin ikna filtrelerine kendimizi kaptırıyoruz. Sürekli algımızın içsel mekanizmalarıyla, bilişsel önyargılarla, kalıplarla mücadele ediyoruz ve karmaşık sorunları anlamayı kolaylaştırmak için tanıdık mitleri belirliyor ve onlara başvuruyoruz. Bu da sırayla, tamamen kendi kararlarımızı vermediğimiz anlamına geliyor ve bunun yerine, birçok karar ve görüş, gönüllü veya gönülsüz yollarla, bilmeden bize atanmış/verilmiş oluyor.
MATRİKS’İN FİŞİNİ ÇIKMEK
Pratik deneyimlerimizi yaşadığınız son derece duygusal ve gerilimli anlarında, gerçeklerin önemli yoktur. Yani evet, muhtemelen herkes küçük sancılı sanrılar yaşıyor ve her gün bizi kandırıyor, bilerek veya bilmeyerek. Benim tavsiyem: Zaman yok, Matrix yaşamının fişini çekmek için harika bir yol. Geri çekilip, dışsal deneyimin aslında içsel olduğunu fark ettiğimizde, “kaşığı bükmek” veya kaşığın büküldüğüne inanmak bize mantıklı gelmeye başlar veya en azından insan olarak mümkün olduğu kadar mantıklı gelmeye başlar.
MANİPÜLASYON ENFLASYONU
Size de toplumun, insanların bir spormuş gibi zihin oyunları oynadığı çarpık bir oyun alanına dönüşmüş gibi gelmiyor mu? Daha öncesinde de bahsetmiştim şu “gaslighting” sadece klinik bir terim mi; değil tabii ki, artık değil. Gaslighting kültürel bir norm haline geldi. Birkaç yıl önce, belki insanlar bu oyunlara dair hiçbir şey bilmiyorlardı veya ciddiye almıyorlardı ya da buna daha az yatırım yapıyorlardı, peki ya günümüzde? Sanki herkes manipülasyonda bir unvan için yarışmıyor mu?
ÖTEKİNİ İSTİKRARSIZLAŞTIRMAK İÇİN
Güç dinamikleri her etkileşimde rol oynar. İnsanlar başkalarını tetikte tutmayı sever. Bu, diğerini şaşırtabilen ve istikrarsızlaştırabilenin üstünlük sağladığı çarpık bir dansa benzetilebilir. İnsanlar bunu yaptıklarının ve buna maruz kaldıklarının farkında bile olmayabilirler, ancak birinin kendi gerçekliğini sorgulamasını sağlamanın çılgın bir heyecanı da yok değildir. Bunu gördünüz mü - iş yerinizdeki bu kişi; muhtemelen başka birinin güç yolculuğuna kapılmıştır. Sorun şu ki, bunun tam ortasındayken, kendinizi izole hissediyorsunuz. Hatta etrafınıza bakıp, “Bunu gören tek kişi ben miyim?” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Ama bu elbette o kadar kolay değil.
KENDİ DRAMINA DALMAK
Çoğu insan, çiğ, rahatsız edici gerçek hakkında konuşmak yerine kendi maskelerini korumakla çok meşgul. İnternetteki çocuklar mı? Onlar daha büyük resmi göremeyecek kadar kendi dramlarına dalmış durumdalar. Herkes narsistik taciz hakkında bağırıyor ama hepimizin oynadığı günlük zihin oyunları hakkında kendimize itiraflarda bulunmaktan imtina ediyoruz. Bu bir sis perdesi, gerçekte olanlardan dikkati dağıtan bir şey değil mi?
Bu durum şu bildik fare yarışı mı? Bu, hepimizin içinde sıkışıp kaldığı hayat oyununun bir metaforu yani. İnsanlar sadece para için değil, statü, tanınma ve o kaçamak kontrol hissi için de panik halinde ve şaşkınca koşuştururlar. Yollarına çıkan herkesi ezebiliyorlar.
GERÇEKLE YÜZLEŞMEKTEN KAÇMAK
Yani evet, gerçekten de böyle hissettiriyor çünkü öyle. Yaygın bir kabul görmüyor olmanız, hayalperest olduğunuz anlamına gelmiyor. Çoğu insan insanlığın bu çirkin tarafıyla yüzleşmekten çok korkuyor kanımca. Gerçek ham, filtresiz ve acımasız ve insanlar bununla yüzleşmek istemiyor. Etraflarında oynanan zihin oyunlarını kabul etmektense, İnstagramda, Facebookta, TikTok'ta kısaca sosyal medyada gezinip son saçma sapan insanlık hallerine gülmeyi tercih ediyorlar.
KAOSU NE KADAR ERKEN GÖRÜRSEN O KADAR İYİ
Oysa elbette kaybetmiyorsun; dünyayı olduğu gibi görüyorsun- kaotik ve karmaşık. Bunu ne kadar erken kabul edersen, gündelik hayatın içinde gezinmek için o kadar iyi donanımlı olursun. Dışarıda bir orman var ve hayatta kalmak, süreçte kendi benlik duygunu kaybetmeden oyunu nasıl oynayacağını öğrenmek anlamına geliyor. Başını dik ve zihnini keskin tut, vaktinden önce oyundan atılmayacak ve ölmeyeceksin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.