Desteksiz İtham
Satır aralarına sıkıştırılan hususları okuyabilmek için bir taraftan tecrübeli, diğer taraftan da dikkatli odaklanma gereklidir. Bazen aynı metinde birbirine zıt niyetler yer alabilmektedir. Bu zıtlıklar arasında hangisinin gerçek, hangisinin sahte ya da öncelikli olduğunu anlama işi zamana bırakıldığında ekseriyetle sahte ile arka sıralardaki kendine yer açarak galip gelmekte toplumun geleceğini alıp götürmektedir. Türkler binlerce yıllık tecrübesiyle sahteliğin uzun vadedeki tahribatını engellemesini bildikleri gibi her basamakta kazandıkları tecrübesiyle anı ve atiyi şekillendirmeye devam etmektedirler.
Türk milletinin geleceğini yok etme amaçlı, anın yanında sonraki bin yılı da kapsama hayalli postmodern darbenin çeyrek yüzyıl sonraki yıldönümüne ustalıkla denk getirilen toplantının detayları bizim menzilimizin haricindedir. Yıldönümünde altı genel başkanın birlikte imzaladıkları kırk dört sayfalık ve birçok cepheden ele alınması mümkün görünen bildirgenin önsözünde ülke “Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır. … Bu krizin en önemli sebebi kuşkusuz ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adı altında uygulanan keyfi ve kural tanımaz yönetimidir.” Bu keskin ifadenin bilimsel ve düşünce açısından karşılığı olmadığı aşikardır.
Her şeyden evvel ikinci yılını tamamlayan salgın döneminin alt üst ettiği dengelerin ekonomik kasırgaya dönüşümü bütün ülkelerin problemi olduğu kitle iletişim araçlarından izlenebilmektedir. Aynı şekilde yeni medya, global intibaı kuvvetlendirmektedir. Türkiye’nin dünyadaki dalgalanmalardan kendi payına düşenle mücadele ettiğini; durduramasa da ümidi tamamen ortadan kaldırdığını söyleyebilmek mümkün görünmemektedir. Türk milleti, binlerce yıllık toplumsal hafızasında “kışı atlatan ancak ayazı asla unutmayan” pozisyonunda canlılığını muhafaza etmektedir. Unutulmaması gereken an, geçmişle değil gelecekteki ümidin ortadan kalkmasıyla çok kısa zamanda yitirilir. Aynı şekilde yitirilmesi gündeme gelen an, uzun bir geçmişe uzanan bütün çabaları siler süpürür. Her halükarda uzun bir zaman dili kaybedilir.
Daha da çoğaltılması mümkün değerlendirmelerde topluma dayanması, toplumsal hafızanın kendini güncellemesi ölçüsünde isabet ihtimali artacaktır. Toplum söz konusu siyasi kriz konusunda kuvvetle muhtemel imza sahiplerinden farklı ve farkındalıklı düşünmektedir. Üç rakamı aşan siyasi partilerden tamamı iktidar ittifakını oluşturan iki partinin toplamına hala denk gelememektedir. Doğu Akdeniz, Mavi Vatan, Karabağ, Libya ile antlaşma iktidara siyasi destek sağlamaya devam etmektedir.
Ekonomik krize gelince bu hususun global bir mesele olduğu kadar fırsata çevrilmesi hesapları gözden kaçmamaktadır. Salgında Turkovac aşısının uygulanabilir hale gelmesi, savunma sanayinin gelişmesini sürdürmesi, dijital platformlar üzerinden internet ortamını alabildiğince kullanan ticaret yollarında ülke, dikkate değer mesafeler kat etmektedir.
Sistem “keyfi ve kural tanımaz” şeklindeki ithamı hiçbir şekilde hak etmemektedir. Anında hareket kabiliyetinin kazanımları içte ve dışta takdirle karşılanmaktadır. Bunun yanında Temmuz-Aralık 2018’de Ombudsman Akademik’de yayınlanan ve internet ortamından da erişilebilen “Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin Tarihi Değeri” makalede altını çizdiğimiz gibi darbelerin önünün mümkün olduğunca kesildiği bilinmektedir.
Hepsinden önemlisi Türk milletinin kararıdır. Her türlü propaganda serbestliği sonrasında vermiş olduğu kararı dikkate alınmaksızın girişilen her türlü teşebbüs gündelik siyaset olarak algılanması sadece iktidarı kuvvetlendireceği söylenebilir. Çünkü Türk milleti sözünü söylemiş iddiaları sonlandırmış, ithamlar önüne geldiğinde olumlu ya da olumsuz kararını vererek ezelden ebede yolculuğunu sürdürecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.