Sorun kahraman doğurur, peki ya sorun nasıl ortaya çıkar?
İnsanoğlu var olduğundan bu yana türlü sorunlar yaşamış kiminin üstesinden gelmiş, kimi artık toplum üzerinde kronikleşmiş…
Ama yaşadığımız bu hayat sorunsuz hiçbir zaman olmamış ve başlıktaki gibi sorunlar kahraman doğurmuştur.
Yaşanılan her sorunun bir rahmi vardır. Bir bebek doğuyor ve toplum bununla mücadele ederken sorunun babasının kim olduğuna odaklanmıyor. ‘Sorunların müsebbibi, sorunların yaratıcısı, sorunların kaynağı kimdir?’ demiyor.
Bunun üzerinde durmamın nedeni, ‘sorunun çözümü burada gizli’ dediğimden…
Bizim elbette yiğidi öldürüp, hakkını yeme gayemiz yok ama kahraman kimse elbet bir şeyleri öngörmüş, planlamış ve sonuca ulaşmıştır. Toplum içerisinde önden giden ve belki de toplum dışında hareket eden biridir.
Peki bir sorunu kahraman, kahraman olmak için çıkarıyorsa?
Bu gerçekten mümkün olabilir mi?
Hadi gelin bir sorun çıkartalım.
Şu an bu yazıyı okurken, akşam saatlerinde olduğunuzu varsayalım. Odada tanımadığınız 3 kişi olsun ve odanın ışıklarının düğmesi de telefonunuzda olsun. Ancak bu 3 kişi sizin telefonunuzdan ışıkları açıp açamayacağınızı bilmesin. Bir anda telefonunuzdan ışıkları kapatıyor ve odayı karanlığa gömüyorsunuz. O 3 kişi karanlıkta kalmaktan şikayet ediyor ve siz sürekli ‘Sakin olun ben halledeceğim’ diyorsunuz.
İnsanlar, size inanıyor ve güveniyor. O 3 kişi karanlıkta kalmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlıyor ve bir süre sonra ışıkları, aynı zamanda insanların gözünü açıyorsunuz.
Ve haliyle o 3 kişi ne sorunun kaynağına indiğinden ne de sizi tam olarak tanıdığından sizi kahraman ilan ediyor.
Öncelikle birini kahraman ilan ederken ve ona destekçi olurken o kişinin ‘kim olduğunu, amacını, niyetini, geçmişini, yaptıklarını, toplumla ne kadar bağı olduğunu bilmemiz gerek.
Çünkü herkes gerçek kahraman olamaz.
Tabi birden fazla soru üretilebilir ama ana fikir ‘Sorunun kaynağı, sorunun kahramanı olabilir mi?’ sorusu.
Bana kalırsa komplo teorisyenliği insanların farklı düşünme ya da eksik düşünmesinden kaynaklanıyor. Bu anlattıklarımı bir hayal ürünü veya gerçekle bağdaşık görmeyebilirsiniz. Önemli olan doğru ile yanlışı ayırt edebilmekten geçiyor. Geçen haftaki yazımda da yanlış ve doğruyu ayırt etmenin öneminden bahsetmiştim. Öyle belirsiz bir dönemin içindeyiz ki bunu ayırt etmek çok zor.
Herkesin kendi doğruları ve yanlışları olduğunu göz ardı etmediğimiz gibi gerçeğin tek olduğunu da unutmayalım.
Bu da iyi bir analitik düşünmeyle mümkün.
Hayatınızda sorun çıkaranların kahraman olmadığı bir hafta dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.