Seçimler yaklaşırken
Bir hikaye…
İran hükümdarı bir gün bir baykuş sesi işitmiş ve bu sesin ne manaya geldiğini
Mobezan’a sormuş, Mobezan’da şöyle cevap vermiştir: Bir gün erkek bir baykuş dişi bir
baykuşla evlenmeye karar vermiş, dişi baykuş çeyiz olarak Behram döneminde harap
olmuş yirmi köyün kendisine verilmesini şart koşmuş, bu şartı kabul eden erkek baykuş,
dişi baykuşa, “şayet Behram’ın hükümdarlığı devam ederse, ben sana yirmi değil bin
köyü veririm, bu isteğini karşılamak çok kolay” demiştir. Bu sözleri işiten Behram, gaflet
uykusundan uyanmış ve Mobezan’la baş başa görüşerek böyle söylemekten amacının ne
olduğunu sormuştur (Mesudi, 2004: 146-147). Mobezan ise şu şekilde yanıt vermiştir (Haldun, 2018: 550):
-Ey hükümdar! Mülkün izzeti sadece şeriat (hukuk ve adalet), Allah’a itaat edip onun rızası için iş görmek ve O’nun emri ve yasakları dairesinde icraatta bulunmakla gerçekleşir.
Şeriatın kıvamı ancak mülk ile, mülkün izzeti (devlet işlerini gören) adamlarla, devlet adamlarının kıvamı (para, maaş ve) mallardır.
Devleti mamur hale getirmeden başka mal temin etmenin yolu olmadığı gibi adalet olmadan da memleketi imar etmenin çaresi mevcut değildir.
Adalet, halk arasında konulmuş bir terazidir. Bu teraziyi Allah koymuş, hükümdarı da ona kayyum ve nezaretçi tayin etmiştir.
İbn Haldun aynı konuda İran hükümdarı Nuşirevan’ın da aynı düşünceyi dile
getirdiğini ileri sürer (Haldun, 2018: 206):
-Mülk ve devlet ordu ile, ordu (para, iktisat ve) malla, mal haraçla, haraç (vergi)
memleketin imar edilmesiyle, memleketin mamur hale getirilmesi adaletle, adalet devlet
adamlarının (ve memurların) ıslah edilmesiyle, devlet memurlarının (ummal) ıslah
edilmeleri vezirlerin istikamet sahibi (doğru ve dürüst şahıslar) olmalarıyla olur.
-Bütün bunların başı ve esası da hükümdarın, raiyyenin halini bizzat araştırması ve halkı te’dip etmeye muktedir olması ile kabil olur. Hükümdar böyle olursa raiyyeye malik ve hakim olur, onun memlukü ve mahkumu olmaz.
Yukarıda anlatılanlar ümit ederiz ki günümüz siyasilerinin de öncelikleri arasında yer almaktadır.
İnsanın ayrılmaz bir parçası olan stres, özellikle seçimlerin yaklaştığı dönemde bireysel ve toplumsal olarak kendini hissettirmekte olup dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Siyasi seçim dönemleri, tüm toplumlar üzerinde geniş çaplı bir etki meydana getirmekte olup yürütülen siyasi kampanyalar, propagandalar partilerin seçmen kitlelerini harekete geçirmek, onları oy vermeye ikna etmek, ülkenin kaderinde başrolde yer almak adına inanılmaz ölçüde yoğun bir şekilde çalışırlar. Bu süreç, birçok insan üzerinde farklı etkiler, istenmeyen durumlarda oluşturabilir.
Siyasi seçim dönemleri, insanlar üzerinde strese neden olabilecek durumlara ve birçok yönden etkilere maruz kalmasına neden olabilir. İnsanların duygusal, finansal, sosyal, psikolojik ve karar verme süreci üzerinde etki oluşturacak şekilde yapılan bilinçli propaganda ve siyasi söylemler, partiler tarafından yürütülen seçim çalışmaları, sosyal medya üzerinden yapılan çalışmalar, mitinglerde yer alan söylemler, kullanılan üslup ve dil seçmenin sağlığı üzerinde oluşturacağı etki, özellikle stres dikkate alınması gereken bir durumdur.
Seçim yaparken ideolojiler, liderlik vasıfları, parti politikaları, öngörülen stratejiler, toplumun her alnında görülen sorunlara yönelik çözüm vaadleri verilen umutlar ve daha fazlası insanın oy kullanması ve sandığa gitmesini etkilemekte olup sadece kendi kaderini değil, ülkenin kaderini de etkileyecek bir durum oluşturacağından stresli bir hava oluşturması da doğal bir durumdur. Burada esas olan bu stresin farkında olmak ve kurbanı olmamaktır.
Liderliğe soyunan her adayın ilmi, adalet duygusu, kifayeti, imajı, sağlığı, performansı, kişiler arası iletişim becerisi, yaptığı işleri, yol arkadaşları, vizyonu, misyonu, ülke sevdası ve gelecek tasavvuru seçmen tarafından sorgulanmalı, bütün bunların seçmen üzerinde ve ülke kaderinde etkili olduğu bilinmelidir.
İnsanımızın birilerin ihtirası ve öfkesi uğruna kendini kurban etmemesi, ruhsal bunalıma sürükleneceği strese maruz kalmaması için bilinçli farkındalık düzeyini de yüksek tutması bir zorunluluktur.
Hız ve haz çağında yaşanan değişimler, seçim öncesinde ve sonrasında toplumun her kesiminde etkilemekte ve uygun tepkiler verilmediğinde beraberinde ruhsal sorunlara yol açabilmektedir.
Günümüzde stres sadece insanın değil, toplumun da ayrılmaz bir parçası olmuştur. Hastalıkların temelinde stres, ruhsal gerilimler ve psikolojik çöküntüler var olduğu konunun uzmanlarınca dile getirilmektedir.
Değişime Uyum sağlama, planlı olma, istikrarlı ve doğal hayat tarzıyla birlikte pozitif düşünme becerisine sahip ve maneviyatın önemine inanan kişilerde oluşan tepkiler sağlıklı olabileceği gibi, tersi durumlarında kişiden kişiye farklı dozlarda görülebileceğini de hesaba katmak gerekir.
İstenmeyen, stres oluşturan durumlar karşısında’’ Umut edebilme ve inanç duygusu’’ pozitif yönde etkili olacaktır.
İnancın olmadığı yerde umuttan söz etmekte pek mantıklı olmayacaktır.
İnancın ve umudun kaybolduğu kişilerde de benlik algılarında yıpranma, iradenin felce uğraması ve insanın negatif duygulara kapılması gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkacaktır.
Yapılacak olan seçimlerde ülkemizin hem sahada hem masada güçlü olması için gayret sarf ederek, ülkemizin küresel dünyanın öznesi olacak, nesne konumuna düşürmeyecek ülke, millet sevdalılarının, inanç ve umut vaat eden kadroların iş başında olması temennisiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.