Bekir Salih KORKMAZ

Bekir Salih KORKMAZ

Akşam haberlerini izleyebiliyor musunuz?

Akşam haberlerini izleyebiliyor musunuz?

Televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada, internet ortamında her gün onlarca suçun işlendiğine tanıklık ediyoruz. Hırsızlık, gasp, cinayet, taciz, tecavüz, dayak, işkence, aldatma ve dolandırıcılık bu suçların başlıcaları oluyor. Bu suçlar bazen bahsettiğimiz bu ortamlarda işlendiği gibi, bazen de bu ortamlar işlenen suçların haberleştirildiği, haberleştirilerek reklamının yapıldığı yerler oluyor. Daha fazla izlenme ve tıklanma kaygısıyla kan donduran nice cinayet, haber adı altında öyle sunuluyor ki… “Katil şöyle kesti, şöyle biçti, şöyle yaktı, şuraya gömdü” diyerek olayı tüm detaylarıyla seyirciye aktarmaya çalışmanın habercilik olmadığına akl-ı selîm sahibi herkes kanaat getirecektir.

Bazen merak ediyorum. Bu suçlar önceden daha mı azdı, şimdi mi çoğaldı; ya da önceden de çoktu da haberimiz mi olmuyordu? Galiba hem suç oranları çoğaldı hem de iletişim ve haberleşme imkânlarının artmasıyla her yerden ve her şeyden haberdar olur olduk. Yine merak ediyorum. Haber kanalları ve haber sitelerinde bizimki kadar suçun haberleştirildiği başka bir ülke var mı acaba? Hele akşam haberleri… Hakikaten, akşam haberlerini çocuklarınızla beraber gönül rahatlığıyla izleyebiliyor musunuz? Dünyanın diğer ülkelerinde de akşam haberleri bizimki gibi kan, gözyaşı, vahşet ve kan donduran nice iğrenç olayla mı dolu acaba? Bilemiyorum… Ama artık şuna eminim ki izlediğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz bu suçları artık hepimiz kanıksar hale geldik. Her gün iğrençlikte level atlayan öyle suçlarla karşılaşıyoruz ki, acaba bundan daha ötesi olabilir mi sorusunun cevabını bir sonraki haberde görüyoruz.

Maalesef artık hiçbir suça, hiçbir yanlışa şaşıramaz olduk. İnsanî ve toplumsal değerlerimizi kaybetmemizin, dinden uzaklaşmamızın, aile kurumumuzun bozulmasının, kültür, adet, gelenek ve göreneklerimizdeki yozlaşma, çürüme ve kokuşmanın bunda payı elbette büyük. Ama tüm bunların olmasında ve suç oranlarının artıp suçu normalleştirmede başta da bahsettiğim haber alma organlarının payı çok daha büyük. Aylan bebeği hepimiz biliyoruz. Adını duyunca o masum yavrunun kıyıya vurmuş bedeninin gözlerinizin önüne geldiğine eminim. Peki, gözünüzün önüne gelen o resim karşısında şu an ne hissediyorsunuz? Yavrucağın o halini ilk gördüğünüzde hissettiğiniz ya da hissedebildiğiniz duygularla aynı mı? Kendi adıma söyleyeyim, aynı değil. Üzüldüğüm, kahrolduğum, gözyaşı döktüğüm o ânı, sosyal ya da sosyal olmayan medya o kadar çok gözümüze soktu ki maalesef aynı duyguları hissedemiyorum.

Habercilik bu değil… Sosyal medya bu değil… Hislerimizi ve düşüncelerimizi allak bullak eden, merhamet duygumuzu kökünden kazıyan bu âleme iyi gözle bakmak mümkün değil… Savaş haberleri, bombalanan şehirler, kopan kol ve bacaklar, her gün işlenen adi suçlar habercilik adı altında normalleştiriliyor… Komşusu ile kaçan kocalar ile “çocuğum çok şükür komşumdan” diye sevinen kadınların boy gösterdiği, güya kayıpların ya da cinayetin peşine düşerek caniliğin reklamının yapıldığı, karı koca arasını düzeltiyoruz diyerek aile içindeki her türlü mahremin ifşa edildiği, ahlaksızlığın reklamının yapıldığı o meşhur programlar masum değil… Ana akım medya dediğimiz büyük TV kanallarında çıkan o programların reklam ve reyting kaygısı olmadan yapıldığını, hatta topluma faydalarının olduğunu söylemek -en hafif tabirle söyleyeyim- bana çok da akıl işi gelmiyor. Aile kurumuna dinamit döşeyen ve adına evlilik programı denen o programlar zararlı denerek güya yayından kaldırılmıştı. Hem de yıllar sonra…

Onların yerine gelen programlar evlilik programlarını aratır olmadı mı sizce de? Öyleyse, çare? Reklamın iyisi kötüsü olmaz, derler. Konusu suç teşkil eden olayların bu kadar çok haberleştirilmesi, yine suçların işlendiği TV programlarının bu kadar çok olması insan ve toplum psikolojisi açısından doğru değil. Toplumun ve özellikle aile kurumunun zarar görmemesi için bu durumun önüne geçilmesi lazım. Yetkililerin, ucu kendilerine dokunduktan sonra değil, derhal bir şey yapmaları lazım. Yoksa gidişat hiç hayır görünmüyor. Gerçi o “zararlı” programları ancak yıllar sonra yayından kaldırabilen ama yerlerine daha beterlerinin konmasına müsaade edenlerden bunu beklemek herhâlde saflık olur…

Suç oranlarını düşürmek için başka neler yapılabilir sorusuna bir sonraki yazımızda cevap aramaya çalışacağız inşallah. Tabi ölmez, sağ kalırsak, herhangi bir suça kurban gitmezsek… Malum… Güzel haber almaya hasret kaldığımız bu ülkede yolda yürürken alkollü ya da ehliyetsiz bir sürücünün kullandığı araçla ezilebiliyor ya da evde otururken nereden geldiği belli olmayan bir maganda kurşununa kurban gidebiliyor insan. Selametle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Bekir Salih KORKMAZ Arşivi