Cüneyt Polat

Cüneyt Polat

YUNANİSTAN’DA AKIL TUTULMASI

YUNANİSTAN’DA AKIL TUTULMASI

Ege denizi 2022 yılıyla birlikte iyiden iyiye ısınmaya başladı. 2020 yılıyla başlayan dönemde Türkiye Libya’yla Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalayınca tam anlamıyla ortalık karıştı. Özellikle doğu Akdeniz ve Ege’yi kendi denizi gibi görmeye alışmış Yunan tarafı bu sefer pabucun pahalı olduğunu gördü. Eskiden sirtaki oynayarak kandırdığı simalar yoktu artık karşılarında! Her zaman komşularıyla iyi niyetli politikalar izlemeyi isteyen Türkiye, komşularının kötü niyetli ihlalleri karşısında kayıtsız kalamazdı. Nitekim öyle de oldu. Yunanistan’ın resmen uydurduğu ve Türkiye’yi denize açılamaz hale getirmeyi hedefleyen planları bozulunca Yunanistan ağlaya ağlaya Avrupalı ağabeylerinin dizlerinin dibine koştu.

Bu noktada tabi ki Yunanistan’da yaşanan paranoyadan bahsedeceğiz. Ancak ilginçtir aynı dönemde Türkiye’de, içimizden birileri, muhalefeti oluşturan millet ittifakı bileşenleri ve kimi belediye başkanları Türkiye’nin hakkını savunan hamlelerini yanlış politikalar olarak değerlendirip, adaların Yunanistan’ın olduğunu, Türkiye’nin hakkını aramasının yanlış olacağına yönelik açıklamalar yaptılar. Böylesi açıklamalardan sonra insanın aklına acaba Yunanistan için üzülüyorlar mı sorusu da gelmiyor değil hani!

Biz dönemlim Yunanistan’ın milletçe yaşadığı paranoyaya! Antik Yunan masalını iyi kullanan Yunanistan her ne kadar bu yalanı bilim dünyasına kul ettirmişse de kendisinin bundan pek haberi yok gibi! Yani bilimden! Yoksa Yunan ana karasına 580 km uzaklıkta olan ve Türkiye’ye 2.1 km uzaklıkta bulunan MEİS adasının kıta sahanlığından bahsetmezlerdi. Yani sizin anlayacağınız Yunan tarafında matematik nanay… Bu örnek bile aslında Türkiye’nin sağlıklı bir düşünce yapısına sahip olan bir toplumla sorunları çözmeye çalışmadığının göstergesi gibidir. Bu noktada sakın bize şövenist duygularla söylenmiş sözler ifadesiyle yüklenmeyin. Yunan televizyonuna konuşan bir profesörün “Onların tamamen çılgın, bizim ise tamamen masum taraf olduğumuza inanmıyorum.” Sözlerinden sonra toplumsal linçe tabi tutulması unutulmamalı. İlginç bir şekilde Yunan toplumunun büyük bölümünde kendini ve geçmişini lekesiz tertemiz görüp, mağduru oynamak olağan hale gelmiş getirilmiş. Oysa daha Mora isyanından başlayarak binlerce Türk ve Müslüman’ı vahşice katleden ve bunu kahramanlık destanı haline getirenlerde bizzat dedeleridir. Bunu İngiliz tarihçi Clair’den başka bir İngiliz olan Runciman’a, Finlay’dan William St. Clai’ye, Pierre Loti’den Justin Mccartey’a kadar birçok isim detaylarıyla kaleme almıştır. Ancak tabi okumadan bunları bilmek mümkün değildir.

Bu iş tabi Mora isyanıyla kalmadı. Komşumuz Yunanistan’ın Ermeni terör örgütü ASALA’ya uzun bir süre yataklık yaptığını ve hatta ASALA’nın lideri olarak bilinen Agop Agopya’nın Atina metrosunda ortadan kaldırıldığını da yine okuyanlar bilir. Komşumuz Yunanistan’ın marifetleri bunlarla sınırlı değil tabi! PKK ve DHKP-C’de yıllar yılı Yunanistan’ı mesken tutmuştur. Lavrion kampı bu bağlamda unutulmaz bir lokasyondur.

Biz milletçe kin tutan ve in kusan bir millet değiliz. Tarihin hiçbir döneminde de böyle olmadık. Her ne kadar ülkemizde kimi bozuk tipler sözde ermeni soykırımı iddialarıyla genç dimağları bulandırma ve Avrupalı efendilerine şirin görünme adına zaman zaman saçmalasalar da gerçek gün gibi ortadadır. Biz vahşi bir millet değiliz ve hiç olmadık. Gittiği yerlere medeniyeti götüren bizleriz.

Onca katliam ve soykırıma rağmen kendini masum gibi göstermek ve bunu bir devlet politikası haline getirmek de ayrı bir meziyet olsa gerek. Ki bunu Yunan komşularımız ustalıkla bugüne kadar uyguladılar. Örnek isteyenlere Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin milli marşlarını örnek olarak gösterebiliriz. Solomos isimli birinin yazdığı bu marşlarda Yunan çetelerinin katliamları adeta meşrulaştırılır. Akli dengesinin yerinde olmadığını düşündüğümüz bu kişinin kaleme aldığı 150 kıtalık şiirde söyledikleri şok edecek cinstendir.

Köpekler azalmaktaydı

Daha diye bağırıyorlardı

Daha ve Hristiyanların dudakları

Ateş, ateş diye bağırıyorlardı.

Kan dere gibi oldu

Ve vadiye akıyor

Ve masum ot çiy yerine kan içiyor.

Derin okyanusu

İşte böyle uğuldasın isterdim

Ve dalgasında boğulsun

Her Türk tohumu

Neden muharebe yavaşladı bir an?

Neden az kan?...

Evet hadi gelin de böylesi şiirleri ve marşları söyleyerek büyümüş kitlelerle aynı masada oturup barış konuşmaya çalışın! Türkiye’nin ve Türk diplomatlarının neyle uğraştığını sanırız az çok anlatabilmişizdir. Ne yazık ki Yunan siyaseti tıpkı tarihleri ve ders kitapları gibi Türkiye ve Türk düşmanlığı üzerine kurulmuş durumda. Ne yazık ki kim ya da hangi parti seçim propagandalarında Türkiye’ye ve Türklere daha çok hakaret ederse o bir adım öne geçiyor. Bu paranoya öyle bir hal almıştır ki, Türkiye’yi öven hemen herkes toplumsal linçten nasibini alır. Bu nedenle aklıselim sahibi Yunan vatandaşları gerçekleri söylemekte ciddi zorluklar yaşar.

Türkiye’nin daha ilk günden beri sorunları başka aktörlere bırakmadan, iki komşuya yakışır olgunlukta masa başında çözelim önerisi dillendirilmektedir. Ancak ne yazık ki Yunan tarafı bunu asla kabul etmez, edemez. Çünkü elle tutulur bir argümana sahip olmadıklarını çok iyi bilmektedirler. Lozan ve Paris anlaşmalarında ne yazdığını da çok iyi bilmekteler. Bu nedenle Türkiye’nin haklı olduğunun ortada olduğunu da…

Ancak buna rağmen Yunan politikacılar ucuz gündelik politikalar uğruna kirli bir siyaseti sürdürmekte ısrar ederler. Ederler diyoruz, çünkü bu dün de böyleydi, bu gidişile yarın da böyle olacak. Bir de tabi Yunanların Avrupalı ağabeyleriyle Amerikalı dostları var. Onların kışkırtmaları, Yunanistan’ı ateşe atma çabaları ne yazık ki Yunan siyasiler tarafından algılanamıyor. Bu da komşuluk ilişkilerimizin giderek gerilmesine ve Yunan tarafının bizim dostluğumuz kaybetmesine neden oluyor.

Aslında bizi şaşırtan bir diğer nokta da Türkiye’de, yani ülkemizde Millet İttifakı başlığıyla bir araya gelen muhalefet partilerinin söylemleriyle Yunan tarafını destekler bir tavır takınmalarıdır. Bunca olaydan ve çirkin saldırılardan sonra insanımız; Doğu Akdeniz ve Ege’de haklarımızın yenmesine göz yumanları, sirtaki oynayarak egedeki haklarımızı gözü kapalı karşı tarafa verenleri lanetle yad eder.

Yükselen Türkiye her yerde olduğu gibi Ege ve Doğu Akdeniz’de de haklarını sonuna dek savunacak ve bundan geri adım atmayacaktır. Ancak milletimiz de Türkiye’nin menfaatlerini öncelemeyenleri öncelemez. Bunu unutmamakta fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Polat Arşivi