SİYASİ İKTİDAR ÖMRÜNÜ MÜ UZATTI?
Türkiye, teröre verdikleri destek gerekçesiyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğine karşı çıkınca, yıllar öncesi yaşadıklarımızı hatırladım.
Yunanistan NATO’dan neden ayrıldı? Sonra nasıl geri döndü?
Türkiye ile Yunanistan 18 Şubat 1952’de NATO’ya beraber katıldı. Nato’nun kurucu 12 üyesinin ardından NATO’ya giren ilk iki üye oldular.
22 yıl sonra Yunanistan NATO’dan 1974’te ayrıldı.
Yunanistan, NATO üyeliğini Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından, NATO’nun Türkiye’nin Kıbrıs’ı “işgalini” engellemediği, Türkiye’ye söz geçiremediği ve Nato’dan beklediği desteği göremediği gerekçesiyle sonlandırmıştı.
Yunanistan Nato’dan ayrıldıktan 2 yıl sonra yeniden askeri kanada dahil olmak istedi.
Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye, Yunanistan’ın dönüşü için baskı yapsa da, Yunanistan Türkiye’nin isteklerini yerine getireceğini defalarca anlatsa da, dönemin başbakanları önce Bülent Ecevit ardından ise Süleyman Demirel, Yunanistan’ın dönüş kararını veto etti.
Veto nedeni ise, Yunanistan’ın Kıbrıs’ta adil bir çözüme yanaşmaması ve Adalar denizinde (Ege) abartılı taleplerde bulunması ve adaları silahlardan arındıracağım demesine rağmen Türkiye’yi ikna edememesiydi.
Ayrıca NATO Avrupa Kuvvetleri Başkomutanı Türkiye’ye Kıbrıs barış harekatından sonra uygulanan silah ambargosunu kaldıracaklarına dair söz vermesine rağmen, dönemin Ecevit ve Demirel hükümetleri Yunanistan’ın NATO’ya girişini engelleme vetosunu kaldırmadılar.
Ta ki 12 Eylül Askeri Darbesine kadar.
Darbeden sadece 24 gün sonra ABD’nin o günlerdeki Ankara Büyükelçisi, Amerikan Başkanı Jimmy Carter’ın taleplerini Kenan Evren’e iletti.
20 Ekim’de Türkiye, Yunanistan’a yönelik vetosunu kaldırdı ve Atina NATO’nun askeri kanadına geri döndü.
NATO’ya dönüşten birkaç ay sonra Yunanistan, Avrupa topluluklarına yani şimdiki Avrupa Birliği’ne de üye oldu.
Ve o dönemden şimdiye kadar her iki platformu da kendi şahsi talepleri ve Türkiye karşıtlığı için kullandı. Türkiye’ye o yıllarda verdiği hiç bir sözü yerine getirmedi.
Buna benzer başka bir durumu bugün Türkiye yeniden yaşıyor.
Herkesin yazdığı çizdiği konuştuğu bir konu, üçlü mutabakatı kim kazandı, kim kaybetti?
İsterseniz Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in imzaladığı anlaşma metninin özetine bir göz atıp bu konudaki görüşlerimizi yazalım.
“Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır.”
Bu maddeye göre iki ülke, PYD/YPG ve FETÖ’nün Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ‘tehdit’ olduğunu kabul etmiştir.
“Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder; PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların ‘uzantılarının’ faaliyetleri ile ‘iltisaklı kuruluşlar’ ve ‘paravan örgütler’ içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle ‘bağlantısı’ bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder.”
Bu maddeye göre de iki ülke, sadece PKK’yı terör örgütü tanımakla birlikte, ‘uzantıları, ilgili kuruluşları, bağlantıları ve paravan örgütleri’ de aynı kapsamda kabul etmiştir.
Ayrıca “Türkiye, Finlandiya ve İsveç bu terör örgütlerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla aralarındaki işbirliğini artırmaya karar vermişlerdir.”
Bu maddelerin daha önce verilen sözlerden farklı yanı; anlaşmayı, ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa dahil diğer güçlü NATO müttefiklerinin bilgisi ve onayı ile imzalanmasıdır.
Yani, anlaşmadaki garantiler, bahsi geçen örgüt ve uzantılarına destek veren diğer NATO üyeleri için de geçerli olacaktır, ayrıca NATO Genel Sekreteri de bu konuda sorumluluk üstlenmiştir.
Denilebilir mi?
Elbet bu yorum yapılabilir.
Ancak; İsveç hükümeti, tüm bu maddelere rağmen hala “YPG ve FETÖ’ye açıkça ‘terör örgütü’ demedik” demektedir bununda bilinmesini isterim.
Türkiye taviz vermemiş, sadece iki aday ülke nezdinde değil, NATO ve AB nezdinde de tarihi kazanımlar elde edilmiştir. Denilebilir mi?
Elbet bugün için bu da denilebilir.
Hatta; “Türkiye, vazgeçilemez jeopolitik konumundan kaynaklanan avantajı nedeniyle NATO’yu baskı altına almıştır da denilebilir.
Ancak;
Tarih iyi incelenirse bu kaypak insanların zihniyeti, bizlerin daha temkinli ve takipçi olmamızı gerektiriyor.
Mesela bu anlaşmaya uymazlarsa ne yapacağız?
BU ANLAŞMAYA UYARLAR MI?
Benim fikrimi mi merak ettiniz?
O halde söyleyeyim.
Kesinlikle bu iki ülkede anlaşmaya uymayacak, diğerleri de seyredecekler.
Çünkü gerçek suçlu bu malum terör örgütlerini kuran da, onlara en büyük destek verende, bize bu anlaşmanın güvencesi olarak sunulan diğerleridir.
Yunanistan veto sunu kaldırmadık 12 Eylül hükümet darbesine sebep olmuştu.
Finlandiya ve İsveç vetosunu kaldırmakla yeni bir darbeyi mi önledik?
Yoksa; Siyasi iktidar ömrünü mü uzattı?
Bunu da zaman gösterecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.