Bir serçe kalbi
Bir zamanlar, karlarla kaplı bir köyde, soğuk kış mevsimi bütün haşmetiyle hüküm sürerken, ormanın derinliklerinde yalnız bir serçe yaşardı. Bu serçe, diğer kuşlardan farklıydı; kanadı bir yaz fırtınasında yaralanmış, bu yüzden uzun mesafelere uçamaz hale gelmişti. Göçmen kuşlar sonbaharın ilk soğuk rüzgarlarıyla birlikte daha sıcak diyarlara uçarken, o, köyün kenarındaki eski bir çınar ağacının kovuğunda kalmaya mahkûm olmuştu. Köylüler serçeyi fark etmişti ama onu umursayan pek az kişi vardı. Ancak yaşlı bir kadın, adı Ayşe Nine olan biri, bu küçük kuşun yalnızlığını görüp içten bir merhamet duymuştu. Ayşe Nine, hayatı boyunca birçok kayıp yaşamıştı; önce eşini, ardından da çocuklarını bu dünyadan uğurlamıştı. Şimdi, karlarla örtülü bu köyde bir başına yaşamaktaydı. Yalnızlığına eşlik eden tek şey, sobasında yanan odunların sesi ve eski radyo programlarıydı. Ama bu küçük serçe, onun yüreğinde bir kıpırtı uyandırmıştı. Ayşe Nine her sabah serçeye ekmek kırıntıları bırakırdı. Serçe, önce bu yardıma kuşkuyla yaklaşmış, sonra yavaş yavaş kovuğundan çıkarak kırıntıları yemeye başlamıştı. Zamanla aralarında görünmez bir bağ oluştu. Ayşe Nine, serçeyle konuşur, ona kaybettiklerinden, hayatın acı tatlı yönlerinden bahsederdi. Kuş, hiçbir şey anlamasa da başını yana eğip onu dinliyormuş gibi bakardı. Fakat o kış, köydeki en sert kışlardan biri oldu. Kar fırtınaları günlerce sürdü ve köydeki yollar kapanınca Ayşe Nine'nin evi soğumaya başladı. Sobasına atacak odunu kalmamıştı. Herkes kendi derdine düşmüş, kimse yaşlı kadının halini hatırını sormaz olmuştu. Ayşe Nine, serçenin kovuğuna doğru baktı ve "Bu sefer ben sana yardım edemeyeceğim, küçük dostum" dedi. Gözleri dolu doluydu; hayatı boyunca yalnızlıkla baş etmişti ama bu kez, yaşlı bedeni soğukla mücadele edemeyecek kadar yorgundu. O gece, rüzgarın uluduğu bir vakitte, serçe, Ayşe Nine'nin penceresinin önüne kondu. Gagasıyla camı tıklattı ama içeriden hiçbir ses gelmedi. İçeriye baktığında, Ayşe Nine'nin koltuğunda battaniyesine sarılmış, hareketsiz bir şekilde oturduğunu gördü. Serçe, kanadındaki ağrıyı unutup pencerenin aralığından içeriye girdi. Ayşe Nine'nin omzuna kondu ve başını hafifçe yana eğip onun sıcaklığını aradı. Ama yaşlı kadının bedeni artık donmuştu; o, başka bir âleme gitmişti. Sabah olduğunda, köy halkı Ayşe Nine'yi buldu. Fakat onların gözlerini yaşartan şey, kadının omzunda donmuş halde yatan küçük bir serçeydi. Kimse bu bağın nasıl kurulduğunu anlamadı, ama herkes o küçük kuşun, kadının son yolculuğunda ona eşlik etmiş olduğunu düşündü. O günden sonra, köydeki çocuklar, Ayşe Nine'nin eski çınar ağacının kovuğuna küçük bir kuş yuvası yerleştirdi. Köy halkı, her kış bu yuvaya ekmek kırıntıları koymayı bir gelenek haline getirdi. Ayşe Nine ve serçesi, bu soğuk köyde sevgi ve merhametin simgesi oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.