Hakkı da kim?
Maçın hakkı hiç şüphesiz bizimdi. En kötü ihtimalle beraberlik diyebilirim ama biz o en kötüsünü bile yapamadık. Bazen futbol iyi oyuna bakmıyor. Şimdi iyi mi oynadık da bunu söylüyorsun diyenler elbette olacaktır. İyi değildik, bunu net söyleyebilirim. Lakin Göztepe'den de kötü değildik, bunu daha gür bir sesle dillendirebilirim. Maçın ilk yarısında kalemize üç kere gelip ikisini golle sonuçlandıran bir rakibimiz vardı. Bu her iki takım için de sürpriz bir skordu. Şoku atlatmak adına ilk yarının son dakikalarında ya da ikinci yarının ilk beş dakikasında gol bulmamız gerekiyordu ki nitekim de aşağı yukarı öyle oldu. Maça tam ağırlığımızı koyduk derken Göztepe üçüncü golünü buldu. Gardımız düştü ama cevabı çok gecikmeden verdik. Evet, verdik vermesine lakin bu sefer de inancımız kalmadı. Sonuç? Mağlup olduk. Hem de son 6 lig maçında, 1 beraberlik, 5 mağlubiyet alan, geçtiğimiz hafta hocası ile yollarını ayıran takıma mağlup olduk. Böyle yazınca insan daha da bir öfkeleniyor. Kabaca, madalyonun diğer tarafından bakacak olursak; Göztepe can çekişiyordu ve bir şekilde puan ya da puanlar alması lazımdı. Konyaspor'dan alınacak mağlubiyet sonrası içten içe onlar adına her şey daha kötüye gidecekti ki az geldiler öz gittiler ve istedikleri sonucu da elde ettikler. Bazı şeyleri tolere etmemiz gerekiyor. Hafta içi kupada aldığımız galibiyetle Gaziantep'i saf dışı bırakarak adımızı çeyrek finale yazdırdık. Konsantrasyon ve mücadelenin sonucunda hala kupada varlık gösteriyoruz. İçerisinde bulunduğumuz iklim şartları ve sağlık koşulları, buna bağlı olarak takımın zaman zaman hem mental hem fiziki anlamda dalgalanmasına sebep oluyor ki ligin ilk yarısı bitmek üzere olsa da standardımız oluşmadı. Hani 2015 2016 sezonunu hatırlarsanız, tarihimizde ilk defa ligi üçüncü sırada bitirdiğimiz yıldan bahsediyorum. O sezon bile ligin ilk yarısında 26 puan toplamıştık. Üstelik ilk yarıda Galatasaray, Başakşehir ve Beşiktaş'tan da dört gol yiyerek ağır mağlubiyetler almıştık. Bu ne şimdi? Yani diyorum ki sezon başında bu kadroyla aşağı yukarı, belki üç puan daha eklenebilir; bu puanı alacaksın deseler öper başıma koyardım. Kızanlar elbette olacaktır ama gerçekler bundan öteye gitmez. Şunu da kayıtlara not etmekte fayda var. Geçtiğimiz hafta da VAR'a değinmiştim. Tesadüftür ki bu hafta da benzer bir olayı yine, yeniden yaşıyoruz. Maçın henüz 3.dakikasında, ceza sahası içerisinde Mihojević'in eline top değmesine rağmen Fırat Aydınus'un eli görmeyip penaltıya gitmemesi, VAR'ın da hakemi izlemeye davet etmemesi, kanımca çok şaşırtıcı bir hareketti. Bir takımın hakkı işte böyle göz göre yeniyor. Pardon, Hakkı da kim?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.