En Etkili İlaç
Doğuştan spastik engelliydi Kerem, üvey annesinin icat ettiği sevgi aşısı ve azmi sayesinde hayata tutundu, “bu toplumda ben de varım” dedi.
Kerem yüzde seksenlerde engelli bir çocuktu. Annesi ve babası o küçükken ( özünde annenin bu yükü taşıyamaması sebebiyle) ayrıldı. Ve Kerem babasıyla, henüz 5 yaşındayken hayata tutunma mücadelesine başladı. Babanın ekonomik durumu iyiydi ve Kerem’in hastalığını da zor da olsa kabullenmişti. Yoğun iş temposu olduğundan ona bakıcı tutmuş, ne istiyorsa yapılıyor, fırsat buldukça arabayla gezdiriyor, ancak ortamlardan kendince haklı sebeplerden uzak tutuluyordu. Kerem'in aldığı destek ve eğitimler onu kendi dünyasından çıkaramıyor, temasa ve iletişime cevap vermiyor, girişe kapattığı dünyasında yaşıyordu. Daha küçük yaşlarda seksen kiloyu aştığından, fiziki görüntüsü de bu dünyayı daha karanlık hale getiriyordu. Yemek yerken ya da bir şey içerken görüntüsü hiç de iyi değildi ve daha kötüsü bunun farkındaydı.
Gelinen süreçte baba yeniden evleniyor ve üvey anne nasıl olacak korkusu, hem Kerem'i hem de babayı korkutmaya başlıyordu. Neticede korkulan olmadı, üvey anne babadan çok sahiplendi Kerem'i.
Aradan geçen bir kaç ayın sonunda, bir gün anne, Kerem havuzdayken, havuza bir top attı. Kerem gidip onu aldı ve ona geri verdi. Bunu daha uzak olarak üç kez yaptı ve üçünde de geri getirdi. En son getirişinde farketti ki, Kerem ona gülümsüyordu. Anne, onun dünyasına girmeyi başarmıştı. Ve Kerem'in engel gruplarıyla ilgili araştırmalar yapmaya başladı, bu konuda ödül almış bir bilim adamının aslında otistik olduğunu öğrendi. Bu bilgi onu daha çok motive etti, onda büyük umut yarattı ve Kerem için daha büyük bir inançla uğraşmaya başladı. İlk olarak ona ellerini kullaması için “al -ver” hareketlerini oyuna çevirdi ve bu iki kelimeyi kullanmayı öğretti. Bunun için en sevdiği sosisli sandviçi kullandı. Ellerini kullansın ver demeyi öğrensin diye onu aç yatırdığı bile oldu. Ve başardı, Kerem “sosis ver” dedi avucunu açarak. Bunlar değişik oyunlarla, denemelerle devam etti. Artık ne anne ne de Kerem pes etme niyetinde değildi.
Ancak eğitimi yanında onun görünüşünün de düzelmesi gerekiyordu. Sürekli “sallanma Kerem, dik otur Kerem, ağzını kapat Kerem” diyerek onu uyarmaya başladı. Uyarma süreleri arasındaki fark, günden güne açılıyordu. Evet bunu da başarmıştı Kerem. Bir gün yüzme yanında yürüyüş bandında da çalışmasını istedi anne. Kerem başta çok direndi, sinirlendi, krize girdi. Ama anne, bu sefer de sevdiği başka yiyeceklerle kandırarak onu banda çıkardı ve yürüyüşe başlattı. Kerem giderek kilo veriyor ve görünümü gayet makul bir hal almaya başlıyordu. Zorlama olmadan bir çok işlevini kendi yapmaya başlamıştı bile. Kendine baktıkça mutlu oluyordu. Bu sırada eğitimi esnasında, hesap kitap işlerinde çok iyi olduğunu farkettiler. O gelecekte iyi bir hesap uzmanı olacaktı. İlerlemeler çok iyi sonuç verdi, hem eğitimi çok ileriye gitmiş, hem engel durumu gerilemişti.
Artık sallanmadan yürüyor, çene ve el kaslarını kontrol edebiliyordu. Spastik farklılıkları neredeyse yüzde yirmilere kadar gerilemişti. Kerem artık normal bir genç gibiydi ve bir çok ilki gerçekleştirdi. Bir keresinde podyumda mankenlik bile yaptı.
Şimdilerde Türkiye'de iyi bir holdingin, belki de ileride sorumlusu olacağı muhasebesinde, başarılı bir genç olarak olarak toplumdaki yerini aldı. 16 yıl boyunca aldığı eğitimler ve tıbbi destekler sonucu, asla yapamaz dedikleri şeyleri bir bir aşan Kerem, şuan tenis oynuyor dersem şaşırmayın.
Eğer Kerem bunları yapabildiyse, sizler haydi haydi başarırsınız diyor annesi. Ve ne imkan, ne para, ne ilaç, ne de akademik eğitim gerekmediğini, sadece normal görüp, normal davranıp, hayatımıza katıp, yaşamı yaşayarak öğretmek en büyük tedavi metodu diye ekliyor.
Hani hep deriz ya "sevgi varsa engel yok" diye, işte o sevgi bu SEVGİ dostlar...
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.