Engellilerde Elektrikli Araç Erişim Sorunları
Dünya çevre dostu bir gelecek için elektrikli araçlara hızla yöneliyor. Ancak bu dönüşüm herkesi kapsıyor mu? Ne yazık ki hayır. Özellikle tekerlekli sandalye kullanan bireyler için elektrikli araçlar, ulaşılması güç bir teknolojiye dönüşüyor. Elektrikli araç şarj istasyonları çoğunlukla yüksek platformlara kurulu ya da dar alanlarda yer alıyor. Bu da fiziksel erişimi ya imkânsız kılıyor ya da büyük riskler barındırıyor. Kabloların ağır ve terminallerin yüksekte oluşu, rampasız zeminler ve yardım butonu bulunmayan istasyonlar sistemsel bir dışlanmışlığın göstergesi. Engelli bireyler için bu tablo, bağımsız yaşama yönelik tüm çabaları zora sokuyor.
Otomotiv devleri, kataloglarında çevreci motorlardan, yapay zekâ destekli sürüş sistemlerinden ve aerodinamik tasarımlardan söz ediyor. Ancak “erişilebilirlik” çoğu zaman bu başlıkların gölgesinde kalıyor. Oysa gerçek dönüşüm, sadece çevreyi değil, toplumsal kapsayıcılığı da önceleyen bir mobilite anlayışıyla mümkün olabilir. Bugün pek çok ülkede erişilebilirlik konusundaki farkındalık artmış durumda. Örneğin İsveç’te bazı istasyonlar sesli yönlendirme ve otomatik kablo takma sistemleriyle donatılıyor. ABD’de ise yeni kurulan şarj noktalarının ADA (Americans with Disabilities Act – Engelli Amerikalılar Yasası) standartlarına uygun olması zorunlu. Türkiye’de ise henüz böyle bir zorunluluk veya standart mevcut değil.
Engelli bireyler araçlarını kendileri kullanabiliyor, üretime ve sosyal hayata katılabiliyor. Ancak teknolojik altyapıdaki bu eksiklikler, onları sürekli olarak dışlanmaya itiyor. Şarj alanlarında yardım alabilecekleri bir görevli ya da acil durum butonu bile bulunmazken, engelli park alanlarının usulsüzce işgal edilmesi sorunun toplumsal boyutunu da gösteriyor. Bu bir empati meselesi değil, anayasal bir hak meselesidir. Erişilebilirlik vicdani bir lütuf değil, yasal bir zorunluluk olmalıdır. Elektrikli araçların sessizliği, engelli bireylerin sesini bastırmamalı. Aksi halde bu teknolojik ilerleme, toplumsal geri kalmışlığın sessiz bir kanıtına dönüşür. Sürdürülebilirlik, yalnızca karbon ayak izini değil; kimlerin yolda kaldığını da hesaba katmalıdır.
Bu sorunların çözümü için teknolojik ve yapısal adımlar acilen atılmalı. Elektrikli araç şarjında kablosuz şarj teknolojilerinin yaygınlaştırılması, engelli bireylerin karşılaştığı erişim sorunlarını kökten çözecek yeniliklerin başında gelmektedir. Bu teknoloji sayesinde tekerlekli sandalye kullanıcılarının fiziksel olarak kabloyu tutup takması gerekmeyecek, şarj işlemi tamamen temassız ve zahmetsiz gerçekleşecektir. Aynı zamanda, engelli bireylere özel park alanlarında olduğu gibi, şarj istasyonlarında da net şekilde tanımlanmış, üzerinde engelli logosu bulunan ve erişim koşullarına uygun alanların ayrılması gerekiyor. Bu, sadece sembolik değil, fiili bir erişim garantisi anlamına gelir.
Bunun yanı sıra, tekerlekli sandalyeli sürücüler için sabit şarj üniteleri tasarlanabilir. Şoför koltuğundan kalkmadan, kolaylıkla erişilebilen ve doğrudan araca bağlanabilen bu tür şarj çözümleri, mobil Facefout cihazları gibi pratiklik sunar. Böylece bağımsızlıkları artırılır ve güvenlik riskleri azaltılır. Ayrıca, elektrikli araç üreticilerinin tasarımlarını erişilebilirlik odaklı geliştirmeleri, örneğin otomatik açılan rampalar, joystick kontrollü sürüş sistemleri gibi çözümlerle engelli kullanıcı deneyimi iyileştirilmelidir. Kamu ve özel sektör iş birliğiyle engelli erişimine uygun şarj altyapısı standartları oluşturulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
Bu adımlar, sadece teknolojik bir yenilik değil; toplumsal eşitliğe atılan güçlü bir imzadır.
Kalın Sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.