Gençlik Dalgası
Türklüğün varlık kavgasının bütün şiddetiyle sürdüğü günlerde Adana’da dünyaya gözlerini açan seksen seneyi aşan ömrüne birçok düşünce ve sanat faaliyeti sığdıran tiyatrocu, gazeteci, eğitimci, yazar ve düşünce insanı Cavid Ersen’in henüz yirmi beş yaşında gözleme imkanı bulduğu döneme ismini veren Beyaz İhtilal romanı toplumsal bakış tarzıyla dikkatleri çekmeye devam etmektedir. XX. Yüzyılın tam ortasında gerçekleştirilen seçimler, kimsenin tahmin dahi edemediği ölçüde ülkenin siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel güzergahını belirlemiştir. Günümüzden tam yarım asır evvel yayınlanan satış reyonlarında hedef kitleye takdim edilen eser, ismen değerini hiçbir zaman yitirmediği gibi bundan böyle de ilgililerin gündeminde bulunacağı anlaşılmaktadır. Ancak hepsinden önemlisi gençlik dönemleri intibalarının kalem vasıtasıyla edebi bir tarzda aktarılması, bilhassa genç zihinlerde karşılık bulması ve sonraki nesiller tarafından takip edilmesi sahiplenilmesi kadar sırtlanan yükü aşikar etmektedir. Türk milletinin göz bebeği gençliğin yükü bayrak yarışı halinde sürdürülmektedir.
Söz konusu eserin yazarı otuz yaşına ulaşmadan yaşadığı olayları bir çeyrek yüzyıl sonra kaleme almasına, gençlik dalgasının arkasının kesilmeden sürmesine dikkat çekmek yerinde olacaktır. Kendinden önceki ve sonraki genç nesiller arasında halka konumunda yer almıştır.
Gençlik günlerinde efeler ve zeybeklerden mürekkep Kuva-yı Milliye arasında yer alan Ali Adnan, aynı günlerde habersiz başka gençlerle sonradan yollarını birleştirirken o günlerde hayata merhaba diyenlerin gençliklerinde ise artık Türk milletinin demokrasi lideri konumuna gelivermiştir. On yıllık iktidarı döneminde ilk, orta ve yüksek tahsil basamaklarındaki adımlarla bilimsel ve teknolojik gelişmeleri Anadolu insanına sunmuş, idamı sonrasında da başka gençlere ilham kaynağı olmuştur. Kaynak özelliği sadece kendi siyasi kanalı için olmayıp bütün yelpazeyi kaplamıştır. “Benim insanım işini bilir” bir Şark Kurnazlığını kaplasa da Türk Milleti binlerce yıllık birikimiyle her zaman olduğu gibi demir dağları sabırla eritmesini bilmiş kendine gençlik sirkülasyonu sağlayacak şahsiyetlerin önünü açmıştır. Bu özelliğini darbelerin en ağır günlerinde en tehditkârane tavsiyelere karşı sergilemekten asla geri durmamıştır. Tecrübe kazanan siyasi liderlerine karşı da hiçbir suretle saygıda kusur etmemiş, onları darıltmadan ilerlemesini bilmiştir.
“Yüksek Siyaset” merkezli politikanın hükümetten devlet başkanlığına geçişi sonrasında da gençlik tercihi dikkat çekse de buna uygun hareket etmeyenler sınandığı noktalardan süratle arkalara itilmiştir. Gençler yenilikçiler olarak kendilerini isimlendirseler dahi görev sırası geldiğinde bu özelliklerini muhafaza edebildikleri takdirde kalıcı hale dönüşmüşlerdir. Toplumu barındırdığı değerlerinden dolayı merkezlerinden uzak tutmaya çalışanlar bizatihi kendileri hariçte bırakılmışlardır.
Böylelikle bir asrın üç kuşak olduğundan hareketle yüzyıl evvel Milli Mücadele gençliğinin bayrak yarışından hiç düşmeden Türklüğün istikbaline kitlenmiş bir halde koşusunu sürdürdüğünü görmek ayrı bir mutluluk kaynağı olmaktadır. Şüphesiz bu mutluluk bizlerle sona erecek değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.