Türklüğün Maneviyat Neferi: Abdülkadir Sezgin
Topluma değer katan, kazandıran bu sebeple mücadele ve dava insanı gibi sıfatlarla anılmaya hak kazanan şahsiyetler, ömürlerinden daha ziyade Hakka yürüyüşlerinde ve sonrasında kültür poyrazları halinde esmeye, gönüllerde dalgalanmaya devam ederler. Böyle olageldiğinden muhtemelen bundan sonrası da aynı şekilde sürüp gidecektir. Sayısal fazlalıktan dolayı örneklendirmeler yetersiz kalacaktır.
Türk Gençlik Vakfı kurucuları arasında yer alıp ondan fazla bilimsel kitap, yüzlerce makale ile topluma başlı başına bir farkındalık sağlayan Abdülkadir Sezgin söz konusu edilen hususa son örneklerden sadece birisidir. Tek parti döneminde gözlerini açtığı memleketi, Anadolu’nun kaderini paylaşmakta “boynu bükük Türklüğün” ümidini yeni nesillere aktarmaya devam etmektedir.
Beyaz İhtilal ile birlikte tahsil basamaklarında tünelin ucundaki ışık görüntülense de erişebilmek için uzun bir yürüyüş gerektirmekteydi. Gerçekten ilk tahsil sonrasında memleketinde başladığı ortaöğretim, önce başkentte ardından İstanbul’da tamamlanabildi. Ülkenin “sağ-sol çatışması” gibi basite indirgenen anarşi yıllarının başlarında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde yükseköğrenimini tamamlayarak çağların üzerinden atlamaya niyet eden Türk Milletine omuz vererek farkındalıklı bir ömür sürdü. “Yavru Vatandan Türk Dünyası Liderliğine” yürüyüşün yol arkadaşları arasında yer aldı.
Okurken daha doğrusu okuyabilmek için çalışmaya erken yaşlarda başlanması gereken zamanlardı. Ardından disiplini doğrultusunda müftü, vaiz, öğretmenlik, yayınevi müdürlüğü, başkanlık merkezinde uzmanlık, şube müdürlüğü, müfettiş yardımcılığı, müfettişlik, başmüfettişlik görevlerinde bulundu. Altmış üç yaşında emekli oldu on iki yılda bu şekilde katkılarını sürdürdü. Cumhuriyetin çeyrek yüz yılında açtığı gözlerini, yüzüncü yılında yumdu.
Mücadele ve davadan bahsedilince sadece meslekî faaliyetler akla gelmiyor. Yanı sıra idarecilik, eser kazandırma, farkındalıklı müesseseleri yaygınlaştırma, merkezden başlayan tekamül hamlelerinin küçük birimlere aktarılması, zorlukların aşılmasıyla gerçekleşebilmiştir. Bu yüzden birçokları pes etmiş çoğunluk arasında çözülüp darmaduman olup gitmişlerdir.
Ülkenin anarşi kaosuna düştüğü yıllarda tesis edilen Türk Gençlik Vakfının beş kişilik kurucusu arasında yer alabilme cesareti bugünlerde sağlıklı anlaşılamayabilir. Vakfın Mütevelli Heyeti üyeliğini ömrünce sürdürmüştür. Bir müddet Ankara Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu üyeliğinde de bulunmuştur.
Mücadele ve dava konuşmakla, yazıp çizmekle de sınırlı olmuyor elbette Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını yeniden kazanan Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Müşavir olarak üç yıl kadar görev üstlenmiştir. Bu görevi esnasında Bakü Devlet Üniversitesi bünyesinde bir İlahiyat Fakültesi açılması çabasına girişmiş, muvaffak olmuş, iki dönem öğretim üyesi olarak destek vermiştir. Türk Dünyasının çiçeği burnunda bağımsız ülkesi genelinde beş adet İlahiyat Temayüllü Lise açılışına da ön ayak olmuştur.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hizmet içi eğitim programlarını desteklemede de katkısını görmek mümkündür. Geçen asrın son senelerinde buradaki hizmet içi çalışmalarda konferansçı olmuştur.
Türkiye’nin köklü akademik kurumlarından Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsünde yüksek lisans programını tamamlayarak iki bin civarında Alevi Köyünü gezip akademik değerlendirmelerde bulunup İstanbul’da gerçekleştirdiği doktora teziyle disiplinler arası örnek bir çalışma sahibi oldu. Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Bilim Kurulu üyeliğini üstlendi.
Kısacası Türk Milleti kendi içerisinden çıkardığı evlatlarıyla zor dönemlere, dönemeçlere kayıt düşerek yolculuğunu sürdürürken bayrağı devralan isimsiz kahramanlar aynı vasıflara sahip yeni şahsiyetlere görevi sessizce devredip eserleriyle istikameti aydınlatmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.