Dün, Bugün, Yarın
Dünü unutmamak lazım.
Bugünü görmezden gelmemek de önemli.
Yarın hiç ihmal edilmeli...
DÜN NEYDİK?
Dünün Türkiye'sini belli bir yaşın üstündekiler biliyor.
Elitlerin üstünlüğünün, zümrelerin tahakkümünün hüküm sürdüğü, vatandaşın horlandığı, zenginin daha da zenginleştiği, güçlünün önüne geleni ezdiği günleri gördük.
Terörün kol gezdiği, ekonominin pamuk ipliğine bağlı olduğu, yolsuzlukların tavan yaptığı dönemleri yaşadık.
Kurumları elinde tutan ancak halkla arasında hiçbir bağ olmayan, halka hesap vermeyenlerin ülkeyi resmi iktidara rağmen yönettiği günlerden geçtik.
O günleri asla unutmamak lazım.
Nereden nereye geldiğimizi unutmadan herkesin hakkını teslim etmek gerekiyor.
BUGÜN NEREDEYİZ?
Dünün birçok çarpıklığını geride bıraktık.
Artık bu ülkeyi halka hesap verenler yönetiyor.
Kurumlar halka hesap vermeyenlerin elinde değil.
Askerin demokrasinin üzerinde duran kılıcı indirilmiş durumda.
Türkiye yaşam kalitesini yükseltti.
Ulaşımda, savunma sanayisinde büyük yol kat etti.
Ekonomisini büyüttü, sanayisini geliştirdi.
Birçok konuda üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıktı, modern ülkeler arasına girdi.
Siyasi körlüğün etkisinde olmayan herkes bunları kabul eder, yapanların hakkını teslim eder.
Bir de eğri oturup doğru konuşulması gereken konular var.
Şundan ya da bundan...
Halkın ekonomik durumu iyi değil.
Gelirle gider arasında büyük bir uçurum oluştu.
Giderler fahiş oranda artmasına rağmen gelirler aynı oranda yükselmedi.
İhracatımız rekor kırıyor ama bazı sektörlerimiz can çekişiyor.
Üstelik can çekişen sektörlerimizden bazıları hayati önemde.
İnsanlar geçim sıkıntısı çekiyor. Çalışanlar da bunu yaşıyor emekliler de.
Son dönemde ekonomide yaşananlar dar gelirlinin harcama kalemlerini doğrudan etkiledi.
Gıda, barınma, ısınmada fiyatlar çok ciddi şekilde arttı.
İhracatımızın rekor kırması bu insanların sorunlarını çözmüyor.
Bu konulara yapılacak müdahaleler belli.
Her türlü müdahale rahatlıkla yapılabilir.
Dediğim gibi tüm kurumlar, halka hesap verenlerin elinde.
Bu da önemli bir hareket alanı kazandırıyor.
Atılması gereken bazı adımların önüne "Dengeler bozulur" gibi söylemler çıkarılıyor.
“Dengeler bozulmasın” diye diye bu hale gelindi zaten.
Faturasını ödemekte zorlanan, çocuğuna istediklerini alamayan, ay sonunu nasıl getireceğini düşünen bir insana hiçbir dengeyi anlatamazsınız.
Gelinen noktanın idare edilir tarafı yok.
Ekonominin etkisiyle sosyal bir girdap oluştu.
O girdap büyüyor. Durdurulmazsa dün yapılan iyi işleri de içine çekip götürecek. Ortada hiçbir şey bırakmayacak.
Ve iş oraya doğru gidiyor. Durdurulabilmesi için kısa bir zaman kaldı. Bu müdahale bir an önce yapılmalı. Yoksa bu ülke için verilen emekler yeniden heba olacak.
Muhalefetin "Sadece bir iktidar değişikliği olmayacak" sözü durumu yeterince anlatıyor sanırım.
YARINI KURTARMAK İÇİN...
Yarınlarımızı düşünüyorsak, bugünkü sorunları kısa sürede çözmek gerekiyor.
Aksi takdirde yarını inşa etmek için attığımız temeller yıkılacak.
Her şeye yeniden başlamak zorunda kalacağız.
Bu ülkenin bu zaman kaybına tahammülü yok.
Yakın tarihimiz bu zaman kayıplarıyla dolu.
Gizli açık darbeler, ekonomik krizler, sosyal patlamalar ve terör...
Bunların tamamının arkasında az önce anlattığım sosyal girdap var.
O girdabın nedeni genelde ülke yönetimindeki çatışmaların halka ekonomik yansımaları oldu.
Bu kez de benzer bir durum söz konusu.
Oluşan kara deliği kapatmak, girdabı durdurmak şart.
Yoksa bu ülken yine en az 10 yıl kaybedecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.