Tayvan’dan Afganistan’a
ABD ile Çin arasındaki soğuk savaş bütün hızıyla devam ediyor.
ABD’nin AUKUS paktı ve Quad inisiyatifi hamlelerinden sonra, Çin (kendisi için Güney Çin Denizindeki hâkimiyeti anlamındaki en büyük kırılma noktası olan) Tayvan’a daha da fazla yüklenmeye başladı.
(ABD ve İngiltere’nin Avustralya’da hayata geçireceği nükleer denizaltı geliştirme programı, 20 yıl sonra meyvelerini vermeye başlaması neticesinde artık sürecin çoktan kaybedilmiş olabileceğinin idrakinde olarak) Çin; askeri – ekonomik – algısal – diplomatik bütün hamleleriyle, Tayvan’ı yutmaya odaklanmış durumda…
Yutabilecek mi?
Göreceğiz!
Tabii bu süreçte ABD ve Japonya gibi devletlerle diplomasi kartları da halen kullanımda…
Peki, bu senaryodan bir sıcak savaş çıkar mı?
Şimdilik mümkün görülmese de, imkânsız da değil.
2021 – 2041 yılları arası dâhilinde, çoklu alternatif senaryolar içeren dış politika hedefleri hem ABD, hem de Çin nezdinde netleşmiş gibi…
Önümüzdeki 20 yıllık periyotta, ABD Çin’i her açıdan kuşatma stratejisini uygularken, Çin’de alternatif güzergâhlar ile bu kuşatmayı delme, savunmaya geçme ve kritik hamleler ile ipleri eline almaya çalışacak gibi duruyor!
ABD için artık yeni öncelik; Avustralya, Japonya, Hindistan, Tayvan, Singapur, Filipinler, Güney Kore gibi Çin’i çevreleyecek ve ticaret rotaları üzerinde tehdit oluşturacak ülkeler dikkat çekerken,
Çin için (bu senaryoya karşı savunma stratejileri anlamında) yeni öncelik; Malezya, Endonezya, Myanmar, Afganistan, Pakistan ve Tayland olarak belirginleşmekle birlikte,
En büyük kırılma noktaları olan Doğu Türkistan ve Tayvan da (en hayati) öncelik olma niteliğini korumaktadır!
Bu dengelere ek olarak, Çin’i yaptırımlar ve enerji kartı ile sıkıştırmaya çalışan ABD’ye karşı, Çin’in de pandemi gibi süreçleri lehine çevirebilme yetisi göze çarpmakta ve küresel sistem için (gerçekle – komplo arasında kanıtlanamaz bir düzlemde) yeni riskleri akıllara getirmektedir.
*****
Şimdi bu tablo üzerinden gelelim (bütün dünya için halen gündemden düşmeyen, pek de düşecek gibi görülmeyen) Afganistan’a…
Geçtiğimiz hafta TESPAM olarak Afganistan hakkında, sürece saha boyutunda hâkim olan (Afganistan E. Çalışma Bakanı Enver Sedat ve TESPAM Danışmanlar Kurulu Üyesi Mehmet Ali Gül) konuklarımız ile gelişmeleri bütün derinliği ile yorumlamaya çalıştığımız verimli bir etkinlik gerçekleştirdik. (Bu etkinliği youtube/TVEnerji kanalından izleyebilirsiniz.)
Hangi sonuçları mı elde ettik?
Maddeler halinde sıralarsak:
-ABD Afganistan’dan “Çin’i çevrelemeye daha fazla kaynak ayırabilmek merkezli” yeni dış politikası dâhilinde ayrıldı.
-Tabii bu ayrılma ABD’nin bölgeyi kendi haline bıraktığı anlamına gelmemeliydi.
-ABD şimdi; hem bölge ülkelerini, hem Çin’in kurmaya çalıştığı ticaret güzergâhlarını, hem Rusya’yı, hem de Doğu Türkistan üzerinden Çin’in iç dinamiklerini bir istikrarsızlık ve çatışma ortamına sürüklemeyi hedefliyor!
-Bunu elde etmek için de: bölgede çok daha etkin bir şekilde büyüyen ve diğer ülkelere hızla yayılan bir DAEŞ modelini uygulamaya geçirmeye çalışıyor!
-Mevcut durumda, daha önce ABD’ye karşı yürüttüğü savaşında bir sinerji yakalamış olan Taliban’ın artık iktidar olması, iktidarlık döneminde ise rehavetin, iç çıkar çatışmalarının ve artan örgüt içi mezhepsel ayrışmanın Taliban’ı başarısızlığa uğratacağı gibi, Taliban’dan kopan birçok grubun (finansal imkanları geniş olan) DAEŞ’e kayacağı kolaylıkla fark edilebiliyor!
-Bu sayede güçlenen DAEŞ, Irak ve Suriye’deki gibi, kısa zamanda (sosyokültürel ve ekonomik anlamda uygun zemin ihtiva eden) Özbekistan, Rusya, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan, Hindistan ve hepsinden de önemlisi Doğu Türkistan’da yayılabilmek ve etkin olabilmek için önemli bir fırsat yakalayacak!
-DAEŞ’in getirdiği istikrarsızlık sayesinde de, ABD; hem Çin’i zayıflatabilecek, hem de kısmen Rusya, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler üzerinde farklı bir kontrol mekanizmasını işletebilecek!
-Çin’in arka bahçesi olarak tanımladığı bölge fokur fokur kaynarken, ABD çok daha az kaynak harcayarak, Çin’i zayıflatma ve kontrol altında tutma stratejisini yönetebilecek!
-Bu senaryoyu önceden fark eden Rusya, Çin ve diğer bölge ülkeleri bazı hamlelere girişti bile.
-Rusya kendisi ve eski Soyvet ülkeleri olarak nitelendirdiği bölgelerde tehdidi bertaraf etmek için birçok operasyona başladı.
-Çin ise Doğu Türkistan üzerindeki baskısını daha da fazla arttırmaya devam ederken, Taliban’ı finansal anlamda destekleme ve bu sayede hem Afganistan’da büyüyen iç kaosu önleme, hem de yer altı kaynaklarından faydalanma stratejisini uygulamak için düğmeye bastı.
-Fakat Çin Afganistan’da kesinlikle sevilmiyor! Bu da ilgili yatırımların ve girişimlerin neticeye ulaşmasına imkân vermiyor!
-Öte taraftan Taliban bünyesindeki iç çatışma ve huzursuzluk çok hızlı bir şekilde tırmanıyor!
-Ve “Çin’e yanaşma sinyalleri ile Doğu Türkistan’daki zulmün müsebbibi olan emperyalistlerle iş tutan imajı çizen, parasız, aç, iş bilmez, insanları doyuramaz” nitelikteki Taliban’a karşı çok daha eğitimli ve profesyonel hamleler yapan DAEŞ büyük bir trend yakalıyor!
-Bölgedeki sefalet dahi başlı başına DAEŞ’e katılım için zemin oluşturuyor!
-Çin’in bu dengeleri değiştirmesi imkânsız!
-Tabii bu süreçte yine ezilen, aç bırakılan ve katledilen maalesef bölgedeki mazlum insanlar oluyor!
-Öte taraftan Afganistan ve yakın coğrafyası nezdinde etnik ve mezhepsel anlamda bütün farklı grupların kabul ettiği tek dış aktör TÜRKİYE!
-(Güdümlü-eğitilip donatılan örgüt!) DAEŞ dışındaki bütün unsurların saygı duyduğu ve dengeleri değiştirme potansiyeli olan tek dış güç yine TÜRKİYE!
-Bunun yanı sıra, Afganistan’ın siyaset-akademisyen-üst düzey yönetici-istihbaratçı-sanatçı gibi neredeyse bütün elit kesimi Türkiye’ye sığınmış durumda!
Bu dengeler dikkate alındığında Türkiye’nin:
-Öncelikle gerçekten büyük bir açlık ile mücadele veren Afgan halkına ivedi insani yardım ulaştırılmasına ve bu bağlamda uluslararası destek sağlanmasına ön ayak olunması,
-Taliban içerisindeki önemli komutanlardan biri olan (Türk kökenli) Selahattin Eyyübi ve kendisine bağlı olan güçlerin desteklenerek, hem Taliban hem de ülke içinde daha etkin bir kontrol mekanizması kurulması,
-Türkiye’ye sığınmış olan Afgan yetkililere ve elitlere vatandaşlık verilmesi ve akabinde özel bir istişare heyeti oluşturularak, politik hedeflerin yerel dinamikler de dikkate alınarak güncellenmesi,
-Pakistan, Rusya, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile bir araya gelerek sürecin ortak zeminde değerlendirilmesi,
-İran’daki Ayetullahlara bağlı olmadığı için Taliban ve Daeş’in yanı sıra, İran tarafından da tehdit edilen Hazara Türklerine sahip çıkılması,
-Mümkünse Özbekistan’da bir askeri üs veya insansız hava aracı üssü kurularak, bölgede daha etkin bir şekilde yer alınması şeklinde bir politikayı hayata geçirmesi önemlidir!
*****
Görüldüğü üzere yapılacak çok iş var!
Küresel hâkimiyet iştahıyla, geniş bir coğrafya çok daha büyük yangınların içine sürükletilmeye çalışılıyor!
Yine taşeron TERÖR ÖRGÜTLERİ…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.