Uyuyan Hücreymişim...
Öyle bir toplum olduk ki, kendi doğrularımızın dışındaki herkese terörist, hain, FETÖ'cü, PKK'lı, komünist, faşist aklınıza gelebilecek her sıfatı kolaylıkla yapıştırıyoruz. Geçtiğimiz hafta benim de başıma geldi. Bir gün başıma geleceğini biliyordum. Çünkü, artık o kadar kutuplaştırıldık ki, beni de bir yerlere yapıştırırlar diye düşünüyordum.
Hafta içi her gün saat 10.00'da 'BBN Finans' ve 11.00'de 'Hafta İçi' programlarıyla gündemde, vatandaşın aklındaki soruları ekonomi anlamında Erdal Özel'e, iç siyaset ve dış politika kapsamındaysa Fahrettin Damga ve Celal Kazdağlı'ya soruyorum. Ancak sorduğum soruları tamamen devletin âli menfaatleri ve bu vatanın, toplumun faydası için soruyorum. Cevabını o yüzden arıyorum. İnanın böylesi bir dönemde hangi soruyu sorarsak soralım, bizi düşman ve 'öteki' ilan edecek çok insan var.
Twitter'da bir kullanıcının yazdığını aynen aktarıyorum: TARKAN KALELİ'NİN SORDUĞU SORULARA DİKKAT EDİN, TAM UYUYAN HÜCRE GİBİ DURUYOR...
*****
Yani ben 'uyuyan hücre' imişim. Öyle duruyormuşum. Ne zaman ne yapacağım belli olmazmış, bu millete zarar vermek için o koltukta oturuyor ve zaman kolluyormuşum. Bir kalkışma ayarlıyormuşum, aynı 15 Temmuz'da olduğu gibi bir darbe girişimi tasarlıyormuşum. Ya da PKK'lı teröristlerden talimat alıyor, onların sözcülüğünü yapıyormuşum. Veya CIA'den emir alıyor, MOSSAD ne istiyorsa onu yapıyormuşum.
*****
Güzel hikaye değil mi?
Çok film izlemişsiniz demeyeceğim, böyle şeyler oluyor ama oluyor diye bu ülkenin geleceğini düşünen, iyi olması için çabalayan insanların önüne de taş koymak doğru mu?
Açıkçası ben bu yazıyı yazan kişiye kızmadım. Sonuçta o da bu vatanın iyi olmasını istiyordur. Vatanperverlik yapıyordur. Fakat, milliyetçilik kimsenin tekelinde değil. Bunu göz ardı etmeyin. Sizin düşüncelerinize uymuyor diye, ben düşüncelerimi ifade etmekten geri durmayacağım. Siz istemiyorsunuz diye, eleştiri yapmaktan vazgeçmeyeceğim. Siz rahatsız oluyorsunuz diye, gazeteciliğin meslek ilkelerinden asla taviz vermeyeceğim.
Kendimi savunmak için köşe yazısı yazmıyorum, yanlış anlaşılmasın. Bu köşede, hayalini kurduğum Türkiye için Türk milletine, öğrendiğim, tecrübe ettiğim şeyleri anlatmak için yazıyorum.
Gel gelelim, biz ne kadar ayrışırsak, bölünürsek, kutuplaşırsak siyasetçiler o kadar bundan nemalanacak. Bizlerin düşmanlığını siyasi rant haline getirecek. A Partisi, B Partisi'nden bahsetmiyorum. Bazılarını tenzih ederim ki siyasetçilerin çoğu bu güdümde... İnsanların nefret dilinin bu kadar kalınlaşması, politikacıların eseri.
İnanın bu ülkeye mitoz bölünme yaramaz.
Bölünerek çoğalırız ama birbirinden nefret eden birçok azınlık ortaya çıkar. Azınlıklarsa kolay yönlendirilir. Güç, birlikten doğar!
Demiş ya Bilge Kağan "Ülkede birliği koruyabilirseniz, yaşayabilirsiniz."
İşte bunu sağlayamazsak, yarın Suriye oluruz, yarın Libya oluruz, olmamak için hatalarımızdan ders çıkarmak için çok vaktimiz var. Küskünlük ve kavgaların ne size ne de bu ülkeye bir fayda sağlamayacağından emin olun.
Fikir ve farklı düşüncelere saygı duyulan bir Türkiye için konuşmaya devam edeceğiz. Kavgayı bırakın, siz de deneyin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.