Ekmekçi Hayık İngiliz Ajanı imiş (!)
Bugün size şöyleydi, böyleydi demek istemiyorum. Hepimize günün ve geleceğin karamsarlığını unutturacak şöyle geriye dönüp baktıktan sonra nereden nereye geleceğimizi düşünüp bizleri hâlâ nasıl tehlikelerin beklediğine dikkat çekecek bir konuyu paylaşmak istiyorum.
Basının her kademesinde çalıştım. Yazılı, görsel gibi...
Ve hâlâ inancım ve iddiam odur ki yazılı basın hepsinden etkili, kalıcı dahası tarihe not düşen bir değerdir. Bir hakikattir.
..............
Konya’mızda başta Hazreti Mevlana’nın bulunduğu bölgeden başlamak üzere Alaaddin Tepesi, Eski Cezaevi, Anıt ve son olarak da İstasyon Caddesine kadar evlere dükkanlara atlı arabası ile ekmek dağıtan bir Ekmekçi Hayık (Hayk Buğdaycıgil) mız vardı.
Benim ilkokul öncesi dönemlerine rast gelen ve Şems bölgesinde o zaman Konya’nın tek olan bugün ise yanılmıyorsam merkez İmam Hatip Lisesi olarak bilinen mahallede doğup büyüdüğüm mahalleye en son hatırladığım kadarı ile açık mavi boyalı atlı arabası ile gelen Ekmekçi Hayık vardı. Hayık ekmek verdiği insanlar o anda kendisine ekmeğin parasına vermez ise arabanın arkasına ya da tahta kapının kenarına beyaz tebeşir ile çizgiler çizerek not tutardı. Bunları o çocuk aklımla çok iyi hatırlıyorum.
O bizim Ekmekçi Hayık amcamız idi.
Atı ise ne çocuklardan huylanır ne hareket eder ne de bizim ona yaptıklarımızdan etkilenirdi. Çok asil bir at idi.
1910 yılında Konya’da dünyaya gelen Hayık, İstiklal Harbi sonrası, Konya’da yaşamayı tercih eden bir Ermeni vatandaşıdır. 1910’lu yıllar ve sonrasında Konya’nın nüfusu 30-40 bindir. Şehrimizde çok az sayıda bakkal olduğu için bu tür gıda maddeleri de evlere sokak sokak dolaşarak gezen atlı arabalar vasıtası ile satılmaktadır.
Kır saçlı, siperli şapkasının altında kara kalın çerçeveli bir gözlüğü ile bilinmektedir.
..............
Ekmekçi Hayık ile ilgili bu bölümü ise Bekir Şahin ve Zeki Oğuz abilerimizin Konya Araştırmaları bölümünden şöyle okumuştum; “1970’li yılların başında bir gün Doğumevi civarında bir pikap, Hayık’ın arabasına şiddetle çarptı. Atının öldüğü, arabasının hurdaya çıktığı bu kazadan Hayık ağır yaralı olarak kurtuldu. Uzunca bir tedavi süresinin ardından ayağa kalksa da artık bir ayağını sürüyerek yürüyebiliyordu. Elindeki yegâne sermayesini kaybeden Hayık’a Ata Bey ısrarla fırınında maaşlı olarak çalışmayı teklif ettiyse de; teklifi kabul görmedi. Bunun üzerine fırının ekmek arabalarından birini Hayık’a verdi.
........................
Şimdi gelelim bugünün en can alıcı bölümüne.
Bu konuyu şehrin yaşayan efsanelerinden biricik dostum Hasan Basri Sayı’dan dinledim. Bundan sonraki yazacağım satırların canlı şahidi Sayın Sayı’dır. Ayrıca olayın ikinci tanığı ise halen şehrimizde ve yaşamaktadır.
.............
“10-12 yaşlarına gelen Hayık kardeşi ile birlikte İngiltere’ye gider. Burada önce muhteşem bir İngilizce öğrenir. Ve İngiliz Devleti ve İstihbaratı Hayık’ı öyle bir yetiştirir ki Hayık’ın görevi artık Konya’dan Konya ve Türkiye için İngiliz Ajanlığı yapmaktır.
Ama Hayık Konya’ya dönünce önce yakın çevresine ve günümüzün canlı şahidi Hasan abimize “Ben doğup büyüdüğüm bana sahip çıkan bu topraklara ve bu necip millete hainlik yapamam. Ben öz be öz Türküm.” der ve kendisinden istenilenleri parayı pulu ret eder ve ekmeğini kendi alın teri ile kazanmak için ekmek satmaya başlar.
...................
Şimdi Hayık ile ilgili yazılan çizilen başka bir konu, “Bir gayrimüslim olmasına rağmen İslam dinine oldukça saygılı olan Hayık, ezan okunurken şayet oturuyorsa bir anda ezan sesinin geldiği yöne yönelir, bir nevi saygı duruşu hâletinde huşu içerisinde ezanı dinlerdi. Bir gün onun bu durumunu yazıhanesinde oturduğu yerden şaşkınlıkla seyreden Nazım Mutluer ezan bittikten sonra Hayık’ın yanına giderek böle bir gayrimüslimden beklenmeyecek bu davranışının sebebini sorduğunda Hayık’ın:
“Olsun… Saygı göstermek gerekir” şeklindeki kendince sıradan cevabı, çoğu Müslümanlar için oldukça ibretamizdir.
Müslüman’da olması gereken pek çok vasfı üzerinde taşıyan Hayık’ı vefatından kısa bir süre önce evinde, kendini hasta yatağında ziyaret eden Ata Koçbeker ve oğlu Oğuz’un telkiniyle kelime-i şahadet getirerek Müslüman olduğu anlatılır.
1982 yılında vefat eden Ekmekçi Hayık’ın Musalla Mezarlığına Müslümanların arasına defnedilmesi ve telkininin Faik ismiyle ise verilmesi onun Müslüman olduğunun en önemli kanıtı olarak değerlendirilebilir.
Kendinden beş yıl kadar sonra Konya Huzurevi’nde ölen eşi Yeranhui Hanım (1910-1987) ise Musalla Mezarlığı’nın kuzeybatısındaki küçük Ermeni Mezarlığı’nda metfundur (Eşinin mezar taşındaki soyadı Buğdaycı’dır).
...........
Hasta yatağında kelime-i şahadet getirdiğinin ve cenaze namazına bizzat katılanlardan birisi de dostum Sayın Hasan Basri Sayı ve tüm bu anlatımların bir başka şahidi olan arkadaşıdır.
...................
Maden merhumdan bahsettik yine büyüklerimizin bu konuda yazdıklarından bir parça;
“Hayık ile ilgili pek çok ibaretimiz olay anlatılır. İşte onlardan birkaç tanesi; Bir gün bir mahallenin bakkalları bir araya gelip Hayık’ı da buyur etmişler toplantılarına. Toplantının konusu ekmek borçlarını ödeyemez duruma gelen bir mahalle sakinine uygulanacak ekmek ambargosudur. Kendi aralarında bu adama ekmek vermeme kararını alan bakkallar, Hayık’a bundan sonra sen de verme, derler. Hayık, ibretlik bir nazarla adamları süzdükten sonra Hakk’a teslim vicdanları derinden yaralayacak kararını açıklar: “Ben veririm arkadaş!.. Sen vermeyeceksin, o vermeyecek, ben vermeyeceğim de adam açlığından ölsün mü be!” der
Hayık Ermeni asıllı vatandaşımızdı sokaklarda arabasıyla ekmek satardı ve birçok kişide veresiye ekmek alırdı fakat hiç defter tutmazdı. Herkes arabasından ihtiyacı kadar ekmek alır kaç tane aldığını dahi söylemeden giderdi bir gün bir vatandaş sormuş “Hayık sen hiç hesap tutmuyorsun kimin kaç para borcu var nasıl biliyorsun?” diye. O da alanların hepsi Müslüman, Müslüman insan gâvurun hakkını yemez, onlar kendileri hesap tutar borcu neyse verir.
Bizim oturduğumuz Altın Çeşme mahallesinden gelirdi. Paralı parasız çok ekmeğini yedik. Bunu kendisi de bilir, güler geçerdi. Sonunda helâlleşme imkanımız oldu. (Ziya Ercan)
Onun arabasından kimsenin ekmek çalacağını düşünmüyorum çünkü kime ne kadar ekmek verdiğini kapı üzerine ya da kapının yanındaki direğe tebeşirle çiziktirirdi, o Konyalılara güvenirdi, Konyalılar da ona.
..............
Biz de merhuma bir kez daha Allah rahmet eylesin diyoruz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Yarını iyileştirmenin tek yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ağzımızdan çıkan iddianın bir gün karşımıza gelip bize sorulacağını bu dünyada olmazsa yarın hesabının verileceğini unutmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.