Eylül ayının son haftasına, dolayısıyla yeni bir haftaya sağ ve sağlıklı olarak giriyoruz.

Çok şükür. Rabbime şükürler olsun.

Yaklaşık 6 aydır ölümle burun buruna, bazen ölümden korkarak bazen de dalga geçerek ayları bir bir geride bırakıyoruz.

Artık şuna gerçekten inanmaya başladım ki millet olarak bu vakayı da atlatırsak yaşamımıza akıl ve ruh sağlığı bozuk olarak devam edeceğiz.

Yazıya birden niye baya haaaart diye girdim?

Çok basit.

Hani dün ülke olarak sabaha Azerbaycan-Ermenistan sınırındaki yeni çatışma ile girdik yaa.

Ardından şirkete geldim bir iki esnaf, bir fabrikatör, bir emekli ve iki de iş arayan üniversite mezunu arkadaş ile sohbet ettikten sonra bilgisayarım ile baş başa kalınca anladım ki gidişat gidişat değil.

Ve sonumuz hayır olur inşallah diye dua etmeye başladım.

Nereden nereye ne oldu?

Azerbaycan-Ermenistan’ın klasik çatışması ile biraz bu iki ülkenin tarihi ve ekonomi durumunun gelişimine bugüne göz attım.

Ki Azerbaycan bizim kanımız, bizim canımız iki devlet tek yüreğimiz. Yüreğimizsin yarısı.

Sonra bize baktım.

Yani millet olarak Türk milletine.

Yani kendimize. Yani kendime.

Aynaya baktım fotoğrafı çektim.

İktidarı ile muhalefeti tamamen zıt 180 derece farklı yerlerden konuşsalar da bizde para da var rahatlık da var, azgınlık da var, doyumsuzluk da var dahası hadsizlik de var...

Var oğlu var...

Ve bu varlık bizi millet olarak hızla değiştiriyor.

Aylardır salgın nedeni ile can ve canan diye yazıyoruz.

Yani can sağlık, canan para dedik.

Ve geldiğimiz noktada mesela pazar günü millet olarak ağır basan tarafı gördük ki her şeyimiz para pul olmuş idi.

Yani dünya işleri idi. Makam ve para canımızın sağlığımızın bile önüne geçmiş durumdaydı.

Haaa millet olarak bu noktaya gelirken milliyetçisi de, muhafazakarı da, ulusalcısı da, sosyalisti de, çağdaşı da, çağdaş olmayanı da özetle aklınıza gelen her kesim içinde bu acı bir gerçek ile karşı karşıya idik.

..........

Devlet diyeceğiz amma devlet cumartesi rakamları ile “22 Ağustos tarihinden bu yana re’sen, ihbar ve şikayet üzerine, 4 milyon 600 bin 409’u izolasyon denetimi olmak üzere toplam 6 milyon 110 bin 397 denetim gerçekleştirmiş.
Bu denetimlerde 69 bin 906 kişi uyarılmış.

23 bin 553 kişiye işletmeye idari para cezası uygulanmış.

378 işletmenin faaliyetleri geçici olarak durdurulmuş.
26 Eylül 2020 tarihi itibariyle yurt ve pansiyonlarda, 2 bin 157 kişi izolasyon altında tutuluyormuş.
Bunların, 689’u izolasyon koşullarını ihlal ettiği gerekçesiyle zorunlu izolasyona tabi tutulan kişiler olurken bin 359’u ise geçici nitelikteki ikameti nedeniyle izolasyona tabi tutulan kişiler olmuş.

..............

Şimdi diyeceksiniz “devlet yapacağını yapıyor ama gemi azıya almış millet dizginlenemiyor!”

Bu kez şaşkına dönmüş vatandaş dönüp diyor ki “36 vade ile turizm kredisi verirsen, otellerde bir bile kişilik yer kalmamış.

Yani denizde kumsalda sahilde Rus’undan Ukraynalısına 77 millet ile yan yana korona yok da Anadolu da mı var bu zıkkım?

Tarlada var, kafede var, sokakta var, otobüste, münibüste var amma velakin sahilde yok öylemi ?”

............

En basitinden buna ne denir şimdi?

Küçük esnaf, orta halli esnaf işsizlikten kırılıyor.

Belli yerlerde hayat durma noktasında.

Üniversiteleri kapatıyoruz okul öncesi kreşleri açıyoruz.

Yüz yüze eğitimin, EBA’ nın kavgasını yapıyoruz dershaneleri devlette de özelde de sonuna kadar açıyoruz.

Sade masum vatandaş o zaman demez mi “Bu ne turşu bu ne perhiz!”

...................

Hepsinden vazgeçtik canı cananı bıraktık para para para derdindeyiz.

Bu durumun psikolojik analizlerini iyi yapmamız gerekir.

Millet elden gitmek üzere demedi demeyin.

*******

MERAM SANAYİ ESNAFININ DURUMU

Bir okurumuz yazmış;

“ Uğur Bey merhabalar.

Bu fotoğraf Meram Eski Yol Caddesi Meram Sanayi karşısından.

Belediyemiz müteahhit firmalarla bir türlü anlaşamayan Meram Sanayi esnafının işlerini bitirmek ve anlaşmak zorunda bırakmak için sanayinin çarşı istikametinden girişini bu şekilde kapattı.

Haliyle kazaya da davetiye çıkardı.

Müsait olduğunuzda bölgede bir turlasanız sonrasında da bu konuyu köşenize taşırsanız sanayi sitesinin şu ekonomik sıkıntı içinde kendi yağıyla kavrulurken millete hizmet sunmaya çalışan küçük esnafının sesini duyurmuş olursunuz.
Konya için döktüğünüz emeğe teşekkür ederiz, kaleminize sağlık.”

.................

Bu derdi yöneticilerimiz de biliyorlardır muhakkak.

Ve en kısa zamanda sıkıntı çözülür inşallah diyoruz.

*******

KONYA ADLİYESİ’NDEN SON DURUM

Devlet kurumlarımızda çalışanların işi bu ortamda çok zor.

Bu kurumlara işi düşenlerinin işi ise daha da zor.

Buyurun bir okurumuz Konya Adliyesinin önünden fotoğraf çekmiş

Adliyemizdeki yoğunluğu buraya yolu düşen herkes biliyor.

Mahkemelik olmuş vatandaş da, avukatlar da, hakimler de, savcılar da, adliye personeli de bu durumu bizlerden çok daha iyi biliyorlar.

Dahası bu durumu bire bir yaşıyorlar.

Allah kimseyi Adliye koridorlarına düşürmesin.

Haaa hak için adalet için bu koridorları da aratmasın ama hani ilk satırlardan bu yana krona diyoruz ya.

Cenab-ı Allah’ım bu milleti korusun.

İnsanlığı korusun.

Biz bu musibetten dersimizi çıkartalım ve inşallah bu dünyayı düşündüğümüzün yarısı kadar da ahireti düşünebilelim.

Bakın o zaman şeklimiz nasılda güzel değişecek.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gül ve şeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Araçlarımızı iş yerimize, evimizi, işimizin olduğu en yakın yere değil, en yakın otoparka park etmeyi alışkanlık haline getirebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.