“Birr-Berr-Burr”
"İyilik Ayı Ramazandayız" Bir iyilik medeniyeti olan İslâm, her iyiliği sadaka olarak saymış ve herkesin yapabileceği türden iyilikler olduğunu haber vermiştir. (Buhari, Zekât, 30)
İyilik için yaşamayı bir varoluş sebebi olarak gören bir millete mensup olmak herkese nasip olmaz.
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma. İyilik edeni duadan unutma…
(Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.)
Birr kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk, günahsızdık gibi mânalarda kullanılmıştır.
Hz. Muhammed (a.s) onu ahlâk güzelliği olarak tanımlamış ve “Doğruluk birre, birr de cennete ulaştırır” diye beyan etmiştir. Aynı kökten gelen berr ise hem “çok şefkatli ve kerem sahibi” anlamındadır.
Berr ; Sâlih mümin anlamına gelen bir terimdir.
Kelâm literatüründe daha çok “büyük günah işleyen” anlamındaki âsi ve fâcirin zıddı olarak kullanıldığıda kaynaklarda belirtilmektedir.
Ber isminde “itaatkâr, vefalı” gibi anlamlar da vardır. Aynı zamanda kara parçası, yer yüzü anlamlarını da ifade ettiği söylenir.
Burr, buğday demektir. Bolluk ve bereketin timsali olarak nitelendirilmiştir. Buğday aynı zamanda bir Orta Asya Türk geleneği olan saçının da içindedir ve günümüzde gelinlerin üzerine saçılmaktadır. Aynı zamanda, dayanıklılığı ve zorluklara karşı gösterdiği uyum ile de dikkat çeker. En sert fırtınalara bile göğüs gerebilir, tıpkı insanın hayatın zorluklarına karşı durabilmesi gibi.
“Birr – Berr- Burr…”
Bu üç kavram ile ilgili bir söz söylenecek olsa; “ kim yeryüzünde buğday ekerse, iyilik ve bereket biçer” diyebiliriz.
Mü'minûn Suresi - 99-101
﴾99-100﴿ Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, “Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım” der. Hayır! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Önlerinde, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
﴾101﴿ Sûra üflendiğinde artık ne aralarında akrabalık bağları kalacak ne de birbirlerine soru sorabilecekler!
Kalpleriyle kavrayamayan; gözleriyle göremeyen, kulaklarıyla işitmekten mahrum kalan gafiller, öldükten sonra tekrar dirilmenin imkânsız olduğunu savunan inkârcılar için dile getirilen bu ayette bizlerinde dikkatlerinden kaçmaması gereken bir husus olduğu kanaatindeyiz. Acaba burada inkarcılar mühlet isterken üzerine düşen sadece farz gibi ibadetlerden değil de neden bütünsel olarak iyilik ve iyi işler yapmak için izin istemektedirler. Üzerinde düşünmek gerekiyor. Yine ayetten anlıyoruz ki böyle bir izin verilmeyecek. O halde hayatta olan bizler için vakit; iyilik vakti…
İyiliklerimiz kadar mutlu olma hakkımız olacağı da ayetlerden anlaşılıyor.
İyilik, imana yaraşır güzellikte hayat yaşamayı gerektiriyor. Zihin, kalp, inanç, duygu ve davranışlarımızın tamamını şekillendirecek iyiliklerdir bizleri kurtaracak olan.
Toplumsal hayatta da iyiliğe davet etmek, insanlara iyiliği emretmek ve onları çirkinliklerden uzaklaştırmak, kötülüğü en güzel bir şekilde iyilikle ortadan kaldırmak gibi sorumluluklarımız olduğunun da farkında olmalıyız.
Resûl-i Ekrem (sas) “Allah’ım! Yaşamayı benim için her türlü iyiliği artırma vesilesi yap. Ölümü de benim için her türlü kötülükten kurtuluş sebebi yap!” (Müslim, Zikir, 71)
İyilik yapmak sadece dünyayı değil bizleri de değiştirir. İyilik erleri olanlara ne mutlu. Rabbimiz iki dünya hayatında da iyilikler ihsan eylesin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.