Düşüncenin Mikroskobu
Augustinus'a göre aslında sadece şimdiki zaman var, diğerleri ise zihinle ilişkilidir.
Ona göre "Gelecek zaman yok ama aslında zihnimde var, geçmiş zaman artık yok ama zihnimde izleri var. Şimdiki zaman akıp gidiyor ama dikkat, onu da zihnim var ediyor."
Yani geçmiş ve gelecek sadece şimdide var olabiliyor çünkü geçmiş hatıralarda, gelecek beklentilerde var olmakta ki ikisi de ancak şimdide var…
Zamanımızın başlıca sorunları üzerine özgür, akılcı ve bilinçli düşüncenin kolektif olarak uygulamak isteyenler için olaylara felsefi bakış açısıyla bakmak çözümleri kolaylaştıracak aynı zamanda düşünce dünyalarına zenginlik katacaktır.
UNESCO tarafından, her yıl Kasım ayının üçüncü perşembesi günü kutlanan Dünya Felsefe Günü ile felsefenin, her kültür ve her birey için insan düşüncesinin gelişimi açısından kalıcı değerini vurgulamaya çalıştığı söylenebilir.
Dijital çağda özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması, podcast’lerin ve YouTube kanallarının artmasıyla beraber, felsefi tartışmaların daha geniş kitlelere ulaşması, felsefi kavramlar ve teoriler hakkında daha fazla bilgi edinme isteği ve ilgisinde artışları da beraberinde getirdiği söylenebilir.
Felsefe, bazı kesimlerce marjinalleşmiş bir alan olarak görülmekten vazgeçilmediği sürece felsefi düşünme, eleştirel düşünme ve sorgulayıcı yaklaşımlar toplumda istenilen ölçüde hayat bulamayacaktır. Felsefe soyut ve teorik bir disiplin olarak görülmeden, pratik yaşamla doğrudan bir bağ kurmayı başaranlar için düşünce dünyalarında zenginliklere kapıları aralayacaktır.
Her toplumda din, toplumsal yaşamın büyük bir parçası olmuştur/olacaktır. Özellikle dini inançlar ve geleneksel kültür, felsefi düşünceyi bazen eleştirel bir şekilde karşılayabilir. Bunu da normal karşılamak gerekir.
Felsefe ile din arasındaki ilişki çatışmaya dönüştürülmeden de yol almak mümkündür.
İslam felsefesinin, Yunan felsefesinin İslam düşüncesine nakli ile başlayıp, Gazali’nin eleştirileriyle inkıraza uğrayarak bittiğini söylemek ne kadar inandırıcıdır sorgulamak gerekir. Bu tür anlayışların temelinde batı düşüncesinin her yerde kendi izlerini sürmesinden kaynaklanan bir durum olduğunu da dikkate alalım. Tarihi, toplumu ve düşünceyi yeniden inşa etmeyi düşünen ve bunu başaran Batı veya Batılı kafalar adına bu normal karşılanabilir. Peki bu düşünceyi sorgulamadan alanlara ne demeli?
Örneğin İslami toplumlarda en çok konuşulan “Gazali din adına felsefeyi eleştirerek felsefenin önünü kesmiştir” söylemi gerçekte ne kadar doğrudur?
Gazali’nin dini bir tavırdan öte derin bir felsefi sorgulama yaptığı neden gözlerden ırak tutulur?
Gazali’nin yaptığı işin, saf akla dayanan felsefenin, diğer bir yönüyle saf aklın önermelerinin eleştirisi olduğu neden kabul edilmesin?
Akıl ve onun ürettiği felsefi- bilimsel bilgiye karşı oluşan olumsuz tavırlar beraberinde akla ve onun ürettiği felsefeye karşı yapılan her eleştiriyi, aklın gereksizliği düşüncesini besleyerek çatışmaları devam ettirecektir.
Düşünmeyenleri “kör, sağır ve dilsiz” olarak nitelendiren bir kitaba inanan millet olarak düşünce dünyamıza ket vuracak yanlış algılardan uzaklaşmak, aklımızla gönlümüzü eş etme gayretinden vazgeçmemiz gerekir kanaatindeyiz.
Bilgi altyapısına sahip olmadan sağlıklı düşünce elde etmek çok zor. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
Düşünerek, bilerek yaşamak bizlere yaşama sevinci katar. Yeniden başladıkça yenilenir insan...
Hayat, insanın kendisini aradığı bir süreçtir aslında. Tüm insanlık bilerek ya da bilmeyerek kendi hakikati peşinde koşmaktadır, onu aramaktadır. Doğru düşünceler geliştirenler bu hakikate daha erken varacaklardır. Yolda yorulmamak ve ağır bedeller ödememek için, her zaman acı veren, ağır bir iş olsa da düşünmekten asla vazgeçmeyelim.,
Her şeyin anlam ifade ettiği bir dünyada “her şey ne kadar da anlamsız ’diyen bir nesli kimse istemez.
Shakespeare ne güzel söylemiş:
İnsanların çoğu;
Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
İnsanları sadece düşünmeye değil, varlıklarının, eylemlerinin ve toplumlarının anlamını sorgulamaya, kendini bilmeye ve bulmaya davet etmek adına son söz:
Felsefe yapmayı bırakmayın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.