BİR ÇOCUĞUN KİMLİK EDİNMESİNDE MASALLARIN ROLÜ: TEKİNSİZ MASALLAR VE DİPTEN GELEN ŞİDDET
Tedavi edici anımsamalar ya da hastalık yapıcı anımsamalar!
Masallarda kötülük yapan figürlerin genelde hayvanlar ve kısman kadınlar (cadı figürü üzerinden) olduğunu söylersem şaşırır mısınız?
Peki, masallardaki şiddet eyleminde ilk üç sırayı öldürme, boyun kesme, cinayete teşebbüs aldığını söylersem şaşırır mısınız?
Dr. Öğretim Üyesi Erhan Şen’in 2020 yılında yayınlanan makalesinde Türk masalları üzerine önemli çalışmalar gerçekleştiren Pertev Naili Boratav‟ın derleyip yayımladığı 48 masalı grotesk unsurlar/bağlamlar açısından inceliyor (nitel yöntemle). Kendi adıma son derece çarpıcı değerlere rastladım bu makalede. “Yalın ve ahlaksal bir anlatım biçimi olan masallar dev, cüce, ejderha, büyücü, cadı, sihirbaz gibi olağanüstü figürleri ya da birçok fantastik yaratığı içerir” ancak, bu araştırmada, masalların göründüğü kadar masum olup olmadığı tartışılır. Pedagojik açıdan önemli işlevler üslendiği, özellikle çocuğun kimliğini gelişiminde önemli roller oynadığı ifade edilen masallarda okuyucuya veya dinleyiciye örtük mesajlar veriliyor olabilir mi?
Erhan, bu makalesinde masalları sadece “grotesk” öğeleri açından değerlendirmiş. Benim dikkatimi çeken nokta ise masallardaki bir dip akıntı olarak şiddet oldu. Makale kapsamındaki masallarda şiddet eylemlerinden “öldürme” ilk sırada yer alıyor; “boyun kesme” ikinci ve “cinayete teşebbüs” üçüncü sırada bulunuyor. “Buna göre şiddet eylemlerinden öldürme masallarda en fazla görülen grotesk öge”.
Türk masallarında kadın tipler erkek tiplerden daha fazla yer tutuyor. Masallarda kötü kadın tipini daima kötülük ve büyü yapan, ikiyüzlü, aldatıcı cadı, zalim kaynana, üvey anne, kıskanç kardeş olarak temsil ediliyor.
Masallarda kötülük eylemini gerçekleştirenlerin genelde hayvanlar olması da dikkat çekici. Bu sadece metaforik olarak, bir eğreltileme retoriği mi yoksa dünden bugüne hayvanlara yapılan eziyetlerle bir ilişkisi var mı, elbette bu ilişkiler de araştırılabilir?
Şen, çalışmasını şu cümlelerle bitiriyor: “Masallarda iyimser bir atmosfer egemendir. Dolayısıyla masallardaki grotesk ögelerin çocuğun kimlik edinimi sürecinde ve eğitim ortamlarında yararlanılabilecek nitelik ve işlev taşıdığı söylenebilir. Duygu dünyasını zedelemeden çocuğun korkularıyla başa çıkmasına hizmet edebileceği söylenebilir.” Bu bir iyi niyet temennisidir elbette.
Belki de ebeveynlerin çocuklarına okuduğu veya anlattığı masallar tekinsizdir. Jung, Dört Arketin’inde, spontan, naif ve çarpıtılmamış bir ürünü olan masalların, insan ruhu ne ise onu ifade etmekten başka bir şey yapmadığını ifade eder. Masallar, Jung’cu arketip anlayışına göre kolektif bilinçaltının oluşumunda etken psiko-sosyal temel malzemedir. Aynı cümleden; masalların içinde de gizli (otonom ve saklı) olan arketipler bilinç düzeyine çıktıklarında bireylere ve içinde yaşadıkları kültürlere özgü ifadelere (eylem biçimlerine, pratiklere) dönüşürler. Bu bağlamda çocukları daha en başta masallarla zehirlemiş olmayalım? Hepimizde tedavi edici anımsamalar olacağı gibi hastalık yapıcı anımsamalar da olamaz mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.