Hayata geç kalmak
Ne çok geç kalıyoruz hayata…
Ne kadar çok erteliyoruz kendimizi...
Yarına bıraktığımız bugünün işleri yarını göremiyor çoğu zaman.
Neden kaybedince anlıyoruz sevdiklerimizin kıymetini?
Neden sevdiğimizin yüzüne söylemediklerimizi ardından haykırıyoruz?
Birisinin hayatınızdan çıktığını kaybettiğinizde hemen anlamıyorsunuz aslında,
Doğum günlerinde gözünüz takvime ilişince, içiniz sızladığınızda anlıyorsunuz.
Araba yolculuklarında bir koltuk boş kaldığında,
Film izlerken tek kaldığınızda,
Her geçen gün bir kişi daha az yaşadığınızda, gözünüz toprağa değip içiniz sızladığında anlıyorsunuz yokluğunu.
Ve yokluğunu anladığınızda yapmak istediğiniz her şey için geç kalmış oluyorsunuz. Onlardan geriye ukde kalıyor boğazınızda ve belki birkaç fotoğraf…
Bir yerde okumuştum, mezarlıktan korkanlar yakınını kaybetmemiş olanlardır, yazıyordu. Mezarlığa gittiğinizde korkudan önce acı hissetmeye başladığınızda büyümüş oluyorsunuz. Canınızı verecek kadar çok severken, ardınızda bırakmak zorunda kaldığınız zaman anlıyorsunuz bir daha gelmeyeceğini.
Yaşadığımız acılar ilk zamanlarda olduğu kadar derin yaşanmaz ve aslına bakarsanız bu durumlarda unutkanlık bize verilmiş bir ödüldür. Hayatın devam edebilmesi için unutmamız gerekir, acıları ve acı veren insanları ardımızda bırakamadığımızda her geçen gün daha da zorlaşır yaşamak.
Ve ne olursa olsun gün doğmaya devam eder. Güneş tepeye varmadan önce uyanmadığımız her gün bir kez daha yenik düşeriz hayata. Bu yüzden erken kalkıp kendi adınıza mutlu kararlar almaya başlayın. Yarın güneş sizin için doğacak…
Günaydın
İyi öğlenler,
Huzurlu akşamlar…
Gününüzün hangi vaktine denk geldiysem o vakitte bir gülümseme bırakabilmek umuduyla bir yazarca geçti buradan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.