Namık CEYHAN

Namık CEYHAN

ÖZGÜRLÜK MÜ, AÇLIK MI?

ÖZGÜRLÜK MÜ, AÇLIK MI?

ABD Tarım Bakanlığı tarafından 1953’te yayımlanan TEMA Vakfı tarafından (yayın no:22) ülkemize kazandırılan “Toprağın 7000 Yıllık Öyküsü” kitabının yazarı Dr. Lowdermilk'in 1938-1939 yılları arasında yaptığı araştırmaların sonunda şu konuya dikkat çekmektedir:

“Çin’deki açlık üzerine yaptığım çalışmalarda, her şeyin yiyecek maddeleri karşılığında alınabildiğini gördüm. Ülkeler, istila ettikleri topraklardaki insanlara boyun eğdirmek için gıda maddeleri dağıtımını kontrolleri altına almışlardır. Eminim mecbur kalsak bizler de yiyecek uğruna özgürlüğümüzden vazgeçeriz. Hiçbir şey yiyeceğin yerini tutamaz.”

Birleşmiş Milletler Kalkınma Raporlarına göre: Dünyanın Geleceğini Tehdit Eden 3 Etken;

1.Kontrolsüz Nüfus Artışı; Dünya’nın nüfusu 1950’lerde 2.5 milyar iken, 1997’de 5.9 milyar, 2014’te 7.2 milyar iken 2025’te 8 milyar, 2050’de ise12 milyar olması beklenmektedir.

2.Anormal Ekonomik Büyüme; Dünya ekonomisinde mal ve hizmet alımlarında dönen para 1960’da 4 trilyon dolar iken1995’te 20 triyon dolar, 2004’te 40.7 trilyon dolar, 2012’de ise 63 trilyon dolar, 2016’da 80 trilyon dolara ulaşmıştır.

3.Adaletsiz Gelir Dağılımı; Yukarıdaki rakamın % 85’ini dünyanın % 15’i (zengin ülkeler) kullanırken, geriye kalan %15’lik dilimdeki para ise dünya nüfusunun % 85’inde dönüyor, yani dünyadaki gelir dağılımı adaletsiz devam ediyor.

Bu üç etkenin sonucunda; Tüm besin maddelerinde, ekilen tarım alanlarında, kullanılabilen suda, solunabilen temiz havada kişi başına AZALMA olmaktadır.

Küresel düzeyde ürün kaybına neden olan çevresel etkenlerin başında toprak erozyonu ve verimli tarım topraklarının çölleşmeyle yitirilmesi ile tarım alanlarının tarım dışı gaye ile elden çıkarılması önemli yer tutuyor. Küresel iklim krizi ise bu oluşumu tetikliyor. Bütün bunlara birde üretim maliyetleri ekonomik sıkıntılar eklenince tarım çalışanları topraklarını ekmemeye başlıyor.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki hava sıcaklığındaki ortalama 1 derecelik artış, insanları besleyen besin maddelerinin başında gelen buğday, pirinç ve mısır veriminde yaklaşık % 10’luk azalmaya yol açıyor.
Hızla sanayileşmeye başlayan yoğun nüfusa sahip ülkelerde onları ağır biçimde tahıl ithalatçısı yapan üç unsur göze çarpıyor: Gelirler arttıkça; Tahıl tüketimi de artıyor; Tarım arazileri azalıyor; Tahıl üretimi düşüyor. (Japonya örneğinde olduğu gibi)
Bir ülke sanayileştikçe ve modernleştikçe tarım alanları yerini sanayi ve mesken sahaları alır. Otomobil kullanımı yaygınlaştıkça yol, otoyol ve park yeri inşaatları için tarım alanları kullanılır. Küçük toprak parçaları sahibi çiftçiler ekonomik girdileri azaldığından çoğunlukla arazilerini terk ederek başka yerde iş aramaya başlarlar. Yani ana yurdunda karnı doymayan insan başka memleketlere GÖÇ ederler.
Bugünkü koşullar altında dünyada 800 milyonun üzerinde insan yetersiz beslenmektedir. Dünya nüfusunun yaklaşık 1/3 nü barındıran sadece Çin ve Hindistan’ı beslemek için gerekli gıdayı bulmak gerekiyor. Bu husus uzmanlara kaygı verici gözüküyor.

Dünyada yoksul halklarının yaşadığı tropikal ve subtropikal bölgelerdeki bazı yerlerde AÇLIK tehlikesinde daha da artış olabilecektir.
Konunun uzmanlarının gelecekte yaşanması muhtemel cephe savaşlarının yerini buğday ve su kaynaklı olacağına işaret etmeleri bu hususu desteklemiyor mu?

Dünyada pek çok yerde örneği görülen Açlık ve Göç hadiseleri yaşamamak için aşağıdaki konularda ülkemizde de dikkate alınmalı ve uygulanmalıdır:

Mevcut tarım alanlarının verimli kullanmalı, özellikle birinci sınıf tarım arazileri “Tarımsal Sit Alanı” ilan edilip koruma altına alınmalı, (ileride buğday ekecek alan bulamayabiliriz)

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu etkin uygulanmalı,

Seksenli yılların başında kapatılan Toprak-Su Teşkilatı gibi bir teşkilatlanma yeniden oluşturulmalıdır.

Tarım çalışanlarının, üreticilerimizin girdi maliyetlerini azaltacak tedbirler alınmalıdır.

İyi tarım uygulamaları konusunda tarım uzmanları sahada eğitim vermelidir.

Unutmamak gerekir ki: Hiç bir ülke kendi geleceğini dünyanın çevresel geleceğinden ayrı düşünemez. Türkiye’de dünyanın çevresel geleceğine paralel olarak aynı sıkıntılarla karşı karşıyadır. Orta enlem kuşağında yer alan Türkiye’nin gelişmesi ve sanayisi büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Tarımsal kalkınma ve toprakların korunması bu bakımdan önemlidir. Tarım ve çiftçimiz ihmal edilirse ilerde bizlerde açlık ve özgürlük arasında tercih sıkıntısı yaşayabiliriz. Aman dikkat!

16 Ekim Dünya Gıda Günü kutlu olsun. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Namık CEYHAN Arşivi