Irak’ta petrol ile yeni bir başlangıç
Suriye, Libya, Irak, Doğu Akdeniz…
Gerçekten büyük ve etkin bir mücadele veriyoruz.
Tabii bu süreçlerin yönetimi ciddi anlamda da finansal yük oluşturuyor. Diğer bir ifade ile hep cepten yiyoruz…
Öte yandan cepten yemek zorundayız aslında, güvenliğe ve bağımsızlığa bedel biçmek pek de makul bir strateji olmayabiliyor çoğunlukla…
Fakat (çoğunlukla) sahip olduğu petrol kaynakları ile meşhur bu coğrafyalarda farklı bir kazan-kazan stratejisi kurgulasak bundan sonra?
Diğerleri gibi sömürmeden!
Enerji üretiminin; güvenlik, kalkınma, iş birliği gibi süreçleri destekleyeceği, finansal gereksinimleri de karşılayacağı bir modelle…
Nasıl olur?
***
Öncelikle biraz Irak üzerine kafa yoralım:
Başbakan Kazımi; ekonomik sıkıntılar, artan terör saldırıları ve sokaklara yansıyan gösteriler sebebiyle zor günler geçirmekte,
Bir taraftan IKBY’ye yönelik ödemeler ve Şii örgütler ile mücadele etmesi için kendisini ABD baskılamakta,
Diğer taraftan da, ABD ve bölgedeki ABD’nin en önemli müttefiki (adamı) pozisyonunda olan IKBY’ye karşı politikalar izlemesine yönelik İran sıkıştırmakta ve hatta tehdit etmekte…
Peki, böylesi kompleks ve zor bir ortamda hem Kazımi hem de Irak için en makul çıkış yolu nedir?
Türkiye ile işbirliği…
Hem de tam IBKY ve ABD dahi bu bağlamda tava gelmişken…
Nasıl mı?
***
Irak’ın başlıca ulusal güvenlik risk unsurları: “petrole bağlı gelirlerin azalmış olması, İran’ın resmi ve gayri resmi müdahaleleri, IKBY'nin bağımsızlık girişimleri, DAEŞ, PKK, PYD, Diğer Silahlı Şii Örgütler (Hizbullah gibi), Su, Borçlar, İşsizlik – Huzursuzluk – Eşitsizlik, Etnik ve Mezhepsel Kırılmalar, Pandemi, Elektrik ve Doğalgaz yetersizliği, Göç ve Eğitim” olarak düşünülebilir…
Şimdi Irak’ın Kuzeyinde (çoğu anayasal IKBY sınırları dışında kalan bölgede) verimsiz üretilen veya keşfedilse dahi güvenlik ve finansal sorunlar nedeniyle üretime alınamayan birçok petrol ve gaz sahası bulunmakta! Mesela; Kerkük, Buhara, Barbuhar, Güller, Sivere, Rafan, Seyh Adi, Cebel Kert, Butmah, Kuseyr, Alan, Sercan, İbrahim, Ashan, Galyan, Al Safra, Bardares, Mağrüp, Rovi, Beneran, Kallan, Javan, Kasap 1 & 2, Kuveyr, İsmail, Han Hun, Karaçuk, Makbul, Hermin, Cüdade, Jambur, Taze, Kurtermir, Karadağ, Cemcemal, Miran, Şangan, Tophane, Pulkhan, Çakal, Çisulh, Kılabat, Kamar, İncene” gibi... (Bunlar ayrıca bizim hile ile kaptırdığımız Musul Vilayetimiz içerisinde kalan sahalar!)
Şimdi bu sahaların hepsi Türkiye – Irak arasında oluşturulan bir fon üzerinden, Türkiye’nin teknik kabiliyetleri ve (güvenliği sağlamak için) askeri imkânları da kullanılarak üretime alınabilir ise: 2030 yılına kadar bu bölgeden günlük + 5 milyon varillik üretim sağlanabilecektir…
Buradan gelecek para ile de bölge kalkındırıldığı gibi, bu entegrasyon Irak’ın yukarıda bahsettiğimiz neredeyse bütün ulusal güvenlik risklerini en aza indirecektir.
Gerekirse bu fondan IKBY’ye ve ABD’ye de özel paylar verilebilecektir. Yeter ki, model hayata geçsin…
“+5 milyon varil /gün”lük üretim Irak’ın bugünkü mevcut üretiminden bile fazladır!
Hazır IKBY dahi böyle bir modele sıcak yaklaşabilecek bir pozisyonda iken, diğer taraftan siyasi konjonktür de uygun iken, bu hamle yapılmalıdır.
Burada uygulanacak adil ve faydalı model, bütün medeniyet coğrafyasına adım adım taşınabilecektir.
İmkânsız mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.