Tedbir Kazanımı
Yaşanmışlıkların acıları ile sevinçleri haricindekiler zamanla zihnin dip bucaklarında stoklanır, bazen üst üste istiflendiğinden unutulduğu yönünde kanaatler ağır basar, bir sağlık problemi bulunmadığı müddetçe hem beyin, hem beden asla unutmaz, onların her biri kayıt altına alınmış durumdadır. Aylar, yıllar hatta on yıllar geçmiş olmasına rağmen her bir kayıt bazen tohum, bazen filiz, bazen ağaç, bazen de kütük halinde göz önüne geliverir, buna akıl sır erdirilemez.
Acılar ve sevinçler ise bilhassa en küçüğünden büyüğüne kadar uzanan sosyal bir kapsama sahip olanları yıl dönümlerinde toplumsal hafızayı günceller. Onlar hem aile , hem de millet için unutulamayacak kadar canlıdır.
İnsanoğlunun ayak bastığı, koşuşturduğu, egemen olabilme için durmaksızın mücadele ettiği yeryüzünün derinliklerinde oluşan kaymaların, yer değiştirmelerin sonucunda meydana gelen ani, şiddetli ve yıkıcı sarsıntılar, ekseriyetle saniyelerle sınırlı iken birey ve toplumlarda kalıcı izler bırakmaktadır.
Yirmi üç yıl evvel ilki 17 Ağustos, ikincisi 12 Kasım günlerinde olmak üzere 7.4 ve 7.2 büyüklüğünde meydana gelen Marmara, Düzce depremleri İstanbul, Kocaeli, Adapazarı, Yalova, Bolu, Eskişehir, Bursa ve Düzce’yi doğrudan sallamış, binaların bir kısmını yerle bir etmiş, ufalamış beraberinde birçok canı da alıp götürmüştü. Doğal afetler ve tahribatı her dönemde söz konusu olmuştu. Yaşanan iki deprem acısı Afet Yönetimi konusunu hem idareye, hem de halka bir kere daha hatırlatmıştı.
Deprem tehdidine karşı daha iyi bir eğitim, öğretim, hazırlık, planlama Afet Yönetimi hususunda bilinenleri yeniden masaya yatırılmasına sebebiyet vermiştir. Türkiye’nin aktif fay hatları, deprem riskinin ne kadar büyük olduğunu zaten ortaya koymaktadır. Bilimsel bir verinin sosyal karşılığının bulabilmesi toplumsal hafızanın ne yazık ki acılar ile kendini güncellenmesine bağlanmaktadır. Yakın ve uzak geçmişte yaşanan deprem acıları yerel, bölgesel, ulusal yerleşim alanlarına notlar düşmektedir. Bu notlar depremleri önceden öğrenmek söz konusu olamasa dahi bireylerin, ilgili kurumların hazırlık yapmaları, tedbirler almasının mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır. Bunlar gerçekleştirilemediği takdirde deprem sonrasında meydana gelen olaylar, acıların daha da büyümesinden başka bir netice vermemektedir.
Kitle iletişim araçlarında basit bir araştırma sonrasında karşılaşılabileceği gibi doğal afet sonrası meydana gelen yıkım, kurtarma çabaları, yaraların sarılması politikaları alınabilecek ciddi eğitim projeleriyle çok daha az yer işgal edebileceği akademik bir düşüncedir. Bu düşünce sağlam binanın nerelere ve nasıl inşa edilmesinden başlayarak sakinlerinin muhtemel afet karşısında soğukkanlılıkla ne yapması gerektiğini tasarlayabilecek bilgi hazırlığına kadar uzanmaktadır.
Depreme karşı duyarlı davranıldığında tahribata azaltılabilir. Bu sebeple birçok medya ürünü hedef kitlenin dikkatini çekmektedir. Ayrıca ilgili kurum ve kuruluşlar hassas konuda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Düzce depreminin yirmi üçüncü yıldönümünde aynı saatte ülke genelinde yapılan deprem tatbikatı de son derece önem arz etmektedir. Günler öncesinden kitle iletişim araçları, diğer meslek kuruluşları, yetkililer konunun ehemmiyetine binaen faaliyetlerde bulunduklarını yansıttılar. “Çök, Kapan, Tutun” hareketinin evlerde ve işyerlerinde uygulanmasını sağladılar. Depremin hemen sonrasında kibrit, çakmak ve elektrik düğmesinden uzak durulması gerektiğini hatırladılar.
Bireysel anlamda dikkate almayanlar olabilmektedir ancak ciddiyetle yaklaşanlar için birkaç dakikalık tutum ve davranışlar küçücük fikri kıpırdanışlar kadar aile içi iletişime katkı sağlayıp yaşamını sürdürdükleri mekanlarda korunmaya çalışacakları noktalara göz atmış oldular. Birlik ve beraberlik düşüncesine de katkı sağladılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.