Uyumlu Yürüyebilme
Bulunulan noktanın ya da hedefin tespiti yönündeki teşebbüsler beraberinde bir ekip veyahut takım kavramını meydana getirir ki hemen güç veya zafiyetin de kaynağı haline gelir. Türk kültürü bireyin her şeyden evvel yalnız, tek başına kendini tanıması ya da tanımlamasına müteakiben onu anlamlandıran bir güzergaha doğru sürükler. Bunun için bütün iniş-çıkışlara rağmen çağların üzerinden silinemeyen bir renk, evrensel bir zenginlik olarak kendisini günceller. En alttan en üstte kadar hareket halinde olmayı zaruri kılan bir yaşam tarzına sahip olarak ilk adımından itibaren yürüyüşün uygun adımlarla belli bir ahenk içerisinde gerçekleştirilmesi kaçınılmazdır. Müspet olanlar giderek sıradanlaşıp bireysel ya da toplumsal bir kimliğe dönüşür. Çok geçmeden kimlik ardında eserler bırakan bir üretim merkezi mevkii kazanır. Coğrafyalar değişir, organizasyonlar değişir, şahsiyetler değişir, çağlar değişir ancak Türk kültürüne ait imza değişmez, inanıyoruz ki ebediyete kadar da değişmeyecektir.
Güzergahta yaşananlar mesafeyi belirlediği gibi kaliteyi de şekillendirir. Kültürel dinamik olarak “yalnız kurt” karakteriyle öne çıkılsa dahi insanın doğası gereği mutlaka takım, ekip halinde hareket eder. Takım ya da ekip ruhunda da yalnızlığın hakim olduğu yaşam tarzında her bir parçanın bütünleştirme veyahut koparma gücü bulunmakta ancak koparma durumu söz konusu olduğunda başarılanları çöpe dönüştürür. Sonrasına yeni başarıların eklenmesi de imkansıza yakın hale gelir. Bu sebeple bütünü parçalayan tekilin istisnalar haricinde toparlama yeteneği öne çıkamaz. Tam bu noktada alıp başını gidenin istikameti eğer daha doğru ise o zaman çoğul durumundakiler aynı olumsuz sonuca katlanmak, büyük bir ihtimalle o güzergaha dahil olmak zorunda kalırlar. Zaruret doğal geliştiğinde sırıtmaz iken proje olarak yürütüldüğünde çoğunlukla yapılan gülümsemeli, en az onun kadar hazin bir tabloyu bugüne ve yarına yansıtmaktadır.
Takımın birlikte hedefe odaklanarak birlikte yürüyüşü hem şeklen, hem de ruhen aralarındaki uyuma bağlıdır. Başlangıç gecikse bile uyumun hemen gerçekleşmesi söz konusudur. O ana kadar iletişimin sağlanamamış olması sonrasının da aynı mesafede olacağına anlamına gelmeyeceği, gelmemesi gerektiği gayet iyi bilinmektedir. İletişim kapılarının, sığınılacak limanın her daim açık bırakılması gereksiz bir duygu değildir.
Kategorilerdeki farklılık ya da yoğunluk ister istemez bazı endişelere de sebebiyet verebilir. “Çıktık bir yola bakalım” ifadesinin ardında bir karamsarlık da saklı olabilir. Ancak uyum, samimiyet, hedef, birlik ve beraberlik düşüncesi bütün endişeleri, karamsarlıkları kendiliğinden ortadan kaldırmakta bütün olumsuzluklar süratle silinip inanılmaz bir şekilde yepyeni dinamik bir ülkünün peşine takılı vermektedir. O dinamizm bir ihmalkârlığı ortadan kaldırmaya vesile olduğu gibi, uyuşukluk, hantallık, aymazlık, anlamsızlıkları silmekle kalmayıp, parmakların ucu hedefi işaretlemektedir. Sonrası tamamen nasiple sınırlıdır, nasipsizin kısmeti yoktur.
Uyumlu yürüyebilme yolunda taraflarda bireysel çıkar noktalarının hiç bulunmaması, sonradan da gelişmemesi gerekmekte, aksi takdirde kazanımların hemencecik kayba dönüşmesi kaçınılmaz oluvermektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.