Yapayalnız Muzafferiyet
Toplumsal yönlendirme daha doğrusu şekillendirme sistematik bir şekilde sürdürüldüğünde hedef noktada kalanlar genetik, zihni ya da geleneksel çırpıntılardan beslenerek çıkış arayışına, bulabilirse eğer tünelin ucunda beliren ışığa yönelip ilerleyebilmesi ekseriyetle yapayalnız gerçekleştirdiği bir süreçtir. Bir anlamda kahramanların yalnızlığı söz konusudur. Ancak yalnız özellikle yapayalnız hissetmek bir bitiş olmayıp bilakis bedenen ve ruhen zindelik aynı zamanda uyanık kalabilme zaruretidir. Bunun idari, siyasi, ailevî alt basamakları karşılıklı bir şekilde sıralanabilmektedir.
Yalnız Değilsiniz (Yönetmen: Mesut Uçakan, 1990) topluma dayatılan, eğitim-öğretimin her basamağında yürüyebilme için kıyafet zaruretinin bütün çıkışları kapadığı günlerde beyazperdeye aktarılmış ancak süreci değiştirme yeteneği çoğunlukla zayıf omuzlara yüklenmişti.
Geleneksel yaşamın sağlamlığı yaşlı kuşağa, onun itimat ettiklerine bırakılırken kendi tecrübeleriyle bir nesil atlayıp nine-torun aktarımı da aslında Türk kültürünün unutulmaya yüz tutan bir köprüsüdür. Kesik kesik olsa da bu aktarımın ardı ardına gelen kuşaklara nispeten çok daha etkili olduğu herkes tarafından kabul edilmekteyse de artık sürdürülememektedir.
Aklı selim herkesin bildiği ölüm, her canlının hayatının mutlaka sona ereceği gerçeği sürekli ihmal edilen geriye atılan bir husustur. O beraberinde ölüm sonrasını da arka planlara atar ki ekseriyetle üzerinde hiç kafa yorulmaz. Gidip gelenin olmadığı ebediyetin durumu ya ilahi ya da felsefi pınarlardan gene yapayalnız hareket eden dertlilerin gündeminde kalmaktadır.
Ebediyet demişken onun keskin virajında cenaze törenleri ve kabristanda defin işlemleri yer almaktadır. Siyah gözlükler, hafif bir yelle savrulup aslına dönüşe hazır kıyafetler, sıralanmış araçlar, üzgün görümlü suratlar, kabre bırakma, hasır yerleştirme, tahta döşeme, elbette din görevlisinin hatırlatma babında sesli Kur’an-ı Kerim okuması hemen sonrasında hayat akışının kaldığı yerden devamı. Toplumun bütün fertleri bu keskin virajda buluşacaktır ancak mümkün olduğu kadar kendini hedef kitle olmaktan ırak görmektedirler.
Kitap sadece okuyup öğrenmenin değil aynı zamanda arayış menzilinin anıt eserleri kervansaraylarıdır. Onların herkesin okuması söz konusu olmasa dahi ihtiyacı olana hizmet sunma özellikleri hep devam edip gitmektedir. Canlılar bulunduğu ortamdan beslenmekte, orayı beslemektedirler.
Yükseköğretim basamakları arasında yıldızı hiç sönmeyen tıp tahsili, arkadaş sohbetleri ana karakterin yapayalnız ancak güçlü yanlarını oluşturmaktadır. Güçlü olanla kendini güçlü safında görenlerin mücadelesi müsabakada ancak skorla belli olmaktadır. Kalabalıkların küçümsediği elinin tersiyle ittiği, parmaklarının ucuna dolayıp bırakıverdikleri böylelikle kendini mutlu ettikleri unsurların düştüğü yerden kaldırma menziline girenleri yükseltmektedir. Hem de yapayalnız kaldıkları zamanlarda bunlar gerçekleşmekte ve ölümsüzler kervanına dahil olunmaktadır. Unutulmaması gereken bir husus da böylesine acımasız bir değirmenin işleyişinden ekonomik menfaat düzeni kuranlardır ki onların keyfine diyecek yoktur. Görmezlikten gelinemeyecek bu hususta sinema dilinin üçüncü karakteri olarak değerlendirilebildiğinde belki de en büyük kazanım sağlanabilmiş olacaktır. Aksi halde eserin eksikliği hep hissedilecektir.
Yalnızlığı zıt noktasında kalabalıklar arasında kumar, ahlaksızlık, eğlence kulvarlarında cebelleşenlerin durumu da farklı değildir. Aynen koyun ve köpek misali. İlkinin yalnızlığı kıymetli, faydalı bir süreye, ikincisi ise kıymetsiz bir o kadar tehlikeli ve zararlı bir kitleye delalet etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.