Kendi Ayağımıza Sıktık
Normalleşmenin ilk günlerinde, 5 Temmuz'da buradan normalleşmeyi yanlış anladığımızı ifade etmiştim.
İlk günlerde gidişat belli olmuştu.
"Kazanımlarımızı kaybetmeyelim, sonbaharı, kışı zehir etmeyelim" demiştim.
Malesef korktuğum başımıza geliyor.
Vaka sayıları 12 bini geçti.
Normalleşmenin başladığı günden bu yana vaka sayılarında yüzde 140'ları bulan artış var.
Sonbaharı bırakın ağustosu bile sıkıntılı geçireceğiz.
Çünkü bayram tatilinin rakamlara yansıması bu hafta olacak.
12 binleri bırakın 20 binlere yaklaşırsak şaşırmamak gerek.
Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor.
Kimsede maske yok, kimse mesafeyi umursamıyor, günlük aşılama sayıları yarıya düştü.
Bütün bunlar neyi mi getirecek?
Tedbirlerin yeniden sıkılaştırılmasını...
Bazı işyerlerinin yeniden kapanmasını...
Sokak kısıtlamalarının kısım kısım geri getirilmesini...
Yani yine hayatımız sınırlanacak.
Salgın konusunda bizden önde giden ülkelere bakarsanız bunu açıkça görürsünüz.
Salgından eser kalmadı denilen Avustralya'da vaka sayıları yeniden arttı, tedbirler geri geldi.
Bu kez halk isyan etti.
Ülkenin üç büyük ilinde çok büyük eylemler yapıldı.
Eylemciler polisle çatıştı.
Avrupa ülkeleri farklı mı? Hayır...
İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da aynı durum sözkonusu...
Nüfusunun neredeyse tamamını aşılayan İsrail'de bile tedbirler geri geldi.
Önümüzde bu kadar örnek varken, yapmamız gereken sadece maske takıp birbirimizden uzak durmakken, kendimizi bu cenderenin içine neden yeniden atıyoruz?
Bu kısır döngüyü neden durdurmuyoruz?
Ortada bir sorun var ve bu sorunun çözümü basit bir kaç önlemden geçiyor.
O basit önlemleri bırakıp neden kendimizi ateşe atıyoruz?
Unutmayalım, bu önlemlere uymayarak yaptığımız şeyin adı: "Kendi ayağımıza sıkmak"
Kimse bayram yapmayalım, tatil yapmayalım demiyor.
Maske ve mesafeye uyarak pekala bayram da tatil de yapabilirdik.
Tatil beldelerinin en hareketli caddelerinde hep birlikte maskesiz yürümemize gerek yoktu.
Bayram ziyaretlerini kısa ve maskeli olarak gerçekleştirebilirdik.
Bunları yapmadığımız için kısıtlamalar geri gelecek.
Okullarımız belki yine açılamayacak.
Evlere kapanan ve iki yılını kaybeden çocuklarımızda açılan yaralar daha da büyüyecek.
Esnafımız, işyeri sahiplerimiz yine kötü günler yaşayacak.
Yine sevdiklerimizden, büyüklerimizden uzak kalacağız, doyasıya sarılıp öpemeyeceğiz.
Unutmayın. Aşı, ilaç, tedavi vs... Bunların hiçbiri bu aşamada salgını durdurmada tek başına etkili değil.
Salgının durdurulması için ana silah tedbirler.
Tedbirler olmadan aşı tek başına bir işe yaramayacak.
Toplum bağışıklığını kazanmamıza bir iki aylık bir süre kalmışken, kendi kendimize vurduğumuz bu darbe süreyi daha da uzatacak.
Bu darbeyle daha fazla insanımızı kaybedeceğiz.
Kısır döngüye, bir döngü fırsatı daha verdik.
Umarım bir daha bu fırsatı vermeyiz.
Çünkü ne yaparsak kendimize yapıyoruz.
Başkasına değil...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.